30 Ocak 2015 Cuma

Okumaman Dileğiyle, Utanırım

Güzel bir cümle okudum bugün. "Kendinize ait bir oda edinin ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın." Tebessüm ettim, başladım yazmaya. İlham kaynağımsın ama bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin. Bu yazıyı okumayacağına da adım kadar eminim. 

O zaman da bloğum olduğunu bilmene rağmen okumamıştın. Ki "Okurum" yazdığını çok iyi hatırlıyorum. Yazdığını evet, an ya da anı her neyse bunları biriktirecek kadar çok zamanımız olmadı seninle. Senin tercihin idi ne yapayım yani. Yakana yapışacak halim yok ya. 

Gerçi yapışırdım da ama sıkılgansın sen. Kaçardın hemen, nitekim kaçtın ama bunu çok öncesinden tahmin eden biri olarak göt gibi kalmadık şükür. Olmuştur bir buçuk sene seni görmeyeli, senden haber almayalı, bilhassa seni hatırlamayalı."Nereden çıktı şimdi bu!" dersen, tesadüf işte. Hayatın diğer kıvrımlı hatları gibi bu sefer de şekil veren özne sen oldun.

Seni gördüğümde hissettiğim duyguyu dün gibi hatırlıyorum. Yalnız var ya hiç okumayacak olmandan dolayı nasıl pürüzsüzüm anlatamam. Neyse devam ediyorum. Daha yeni işe başlamıştım. Yeni değil ama uzun vadede en azından net maaş aldığım ilk işimdi. Uzun süre işsiz kalmıştım ben. Hem bile isteye hem de kafama uygun iş bulamamıştım. Biraz depresyonun da etkisi vardı tabi. İnsan ısrarla çaldığı her kapıdan götüm götüm geri dönünce bazen her şeyi bırakıverir.

İş bulduğumda tek hayalim bir konsere gitmekti. Üniversiteyi başka bir şehirde okuduğumdan İstanbul'un gece hayatına pek bir yabancıydım. İlk senin konserine gelmiştim. Bak bu da tesadüf. O yüzden seni unutmam mümkün değil. Maddi anlamda kendimi toparladıktan sonra konser için hemen para ayırdım kenara. Biraz aç kaldım ama değeceğine emindim. Nasıl heyecanlıydım bilsen. Hem de caz konserine gidecektim ilk defa. 

İnsan sana ait olsa renklerden gri olanını çıkarırdı galiba. Seni ilk gördüğümde böyle düşünmüştüm. Gökuşağına benziyordu halin. Başından ayak uçlarına kadar. Güzel bir adam da değildin halbuki, ama benim gözümden kendine baksan egodan ilk ölen insan olacağına yemin edebilirdim. İnsanın her baktığında içine sokarcasına kucaklayası gelir mi bir adamı?

Yine konuyu dağıttım değil mi? Devam ediyorum neyse. İşte başka bir sanatçı için gitmiştim aslında gözüm sana kaydı. Gitarcıları da hiç sevmem ha. "Akdeniz akşamları"ndan kalan kumsaldaki ergenleri hatırlatır bana. Küçümsediğimden değil sadece hayran kalmam mümkün değil ya da değildi. Seni izleyene kadar...Gitar çalmadan bahsetmiyorum yalnız. 

Senden bahsediyorum, konu senin yeteneğin değil ruhun. Tavrını hemen söyleyeyim (hiç aklımdan çıkmıyor ki), "Ben eğleniyorum. İster dinlersin ister dinlemez. Sikimde değilsiniz hiçbiriniz. Ben bu kıvama gelene kadar hiçbiriniz yoktunuz. Ben kendimi eğlendiriyorum, seni değil. Beş dakika geç çıksam yuhlayan sen değil misin? Çok da seversin ama para verdiğin için seni eğlendirmek zorundayım. Sahneden çıkınca sosyal medyada ne kadar eğlendiğini insanlarla paylaşır, arkadaş arasında zil zurnaydı sahnede dersin"

Bir ileri bir geri giden, kafasını sallamadan duramayan, bir orada bir burada. "Bu adam ne kullanıyor acaba?" derdirten malum kişilik. O kadar güzel bir gece yaşatmıştın ki bana. İki yıldır evden çıkmıyordum ben. Çıkmaya kalktım aslında ama öyle çok zayıflamıştım ki o dönemde, çıksam da tüm kıyafetlerim üzerimde durmadığından her defasına vazgeçmiştim. 

Ruhuma güzellik katan birini nasıl önemsemem? Sonra hem meraktan hem de sosyal medyanın bana verdiği yetkiye dayanarak bir şekilde ulaştım sana. Amacım yüz yüze görüşmek değildi. Zaten yazamazdım da sana. İlk sen bir şeyler attın ortaya devamı geldi. Çok güzelsin ya, insanın aklına giriyorsun. Hani şeytan tüyünü sende unutmuş gibisinden

Seninle ilgili bir sürü hayaller kurdum mesela. Hiçbirini sana anlatamadım. Elmayı böler gibi yaşadığımızı düşündüm bir gün. Sonra paylaşmanın asaletini, üzerimizde ne kadar şık duracağını. Ardından bunları bilsen nasıl komik geleceğini. Bir iki itirafım oldu sana. Dalga geçeceğini biliyordum ya da öyle sandım. Geçmedin...

Aksine epey önemsedin dediklerimi. Belki vedam az üzmüştür seni. Üzmüş olsa sevinirdim biliyor musun. Valla azcık kıyısından yer etsem yeterdi. Ekmek ucu kadar olsa kafi. En güzel yanı ya belki hayatındaki anlamlı anlardan biri olurdu. Herkesin bir vicdan pusulası vardır. Senin de varmış bunu keşfettiğime çok emindim. Kendim gibi geldim çünkü sana. Oynamak, taktik savaşlarına girmek hayatım boyunca harcım olmadı. Gene avucumu yaladım gerçi ama olsun, sen ruhuma bir kere güzellik kattın ya umurumda değil.

Az saftozluk var bende. Bakma normalde piçin tekiyim aslında. Ne şeytanım ne fettanım da işte gönül gözü değince birine, insan aptallaşıyor. Bir saflık bir temizlik çöküyor ki omuzlarıma sorma gitsin. Kendime sahip çıkamıyorum. Hiç dokunmadım sana, bak bu istesem olurdu ama olmadı. Korktum şirin adam, inanılmaz korktum hem de. Aşk kokuyordun çünkü, değsem oracıkta bayılacakmış gibiydim. Ölünmüyor da kendimden geçmeye de hiç hazır değildim. Hayatım hakkında hiçbir fikrin yok. Yüklerim var benim, aşk acısını çekecek dermanımı yıllar öncesinde kaybettim.

En çok kokunu merak ediyorum. Burnumda bir iki versiyon var ama ilk tahminimin doğru çıkacağına eminim. Yani mümkün olsaydı elbet. Gece saat 01.00'e geliyor ve sen birini sikerken benim bunları yazmam çok acayip. Kahkaha atıyorum şu an, karşımda duruyorsun. Yine bir yerlerde elinde gitarın kafan sallanıyor, bir ileri bir geri. Şu anki görüntüdeki sakalların daha az. Bence böyle yapmalısın, çok uzamışlar. Anladık kelliğini örtmeye çalışıyorsun da abartma. Hem sen zaten şirinsin, bırak onu itici erkekler yapsın.

Bu yazı yazmamın sebebi bu aralar seninle uyuyup uyanmamdan kaynaklı. O zaman da öyleydi. Seni dinlemeden uyanamazdım. Akşamları da öyle. Yine öyle bir hale bürünmüş bulundum. Bu ara biraz karışığım, çok sessizim. Bana "Gerçekten çok tatlı bir kızsın ama.." diye başlayan bir cümle kurmuştun. İş yerinde görsen aynı insan olmadığına kesinlikle ikna olurdun. 

Baktım olacak gibi değil daha çok dinlemeye ve yazmaya başladım. Sonra sen geldin aklıma. Tabii ya o bana iyi gelir dedim ve nitekim geldin. Seni iyi ki tanımışım. Çok aşırı az tanıdım ama olsun. Uzaktan bakınca herkes kusursuz. Ben senin kusurlu hallerinden başlıyorum sevmeye. Bana iyi gelen parmaklarından öperim. Keşke kaçmasaydın be, neyse tamam tadında bıraktım.

Ya bir de bir şey daha diyeceğim. Bir kere beni konserine davet etmiştin de paramın olmadığını öğrenince adını kapıya yazdırırım demiştin. Ha sen öyle dedin ya, ben üç gün "Kapıya adını yazdırmak" ne demek diye düşündüm. Hala dalga geçer arkadaşlarım.

Aslında adam cazcı filan değil. Pavyonda çalışıyormuş. Kapıya kocaman fotoğrafını asıp üzerine de adını yazacaksın. BU KIZ BU KONSERE GELECEK! Aman ya ne bileyim, sanki bana her gün konser davetiyesi geliyor. Hala da geyiğe bağlanır. Olmadı adını kapıya yazdırırız:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder