Bu geceler var ya ah bu geceler neyim var neyim yoksa bir bir önüme seriliyor. Sessizlikten midir renginden midir açtım yine bunalım şarkımı. Nuket Duru, Melankoli..."Ne bir dost ne bir sevgili. Dünyadan uzak bir deli, beni sarar melankoli." Dosttan da sevgilinden de geçmişim.
Şimşek idi sevdiğim adamın adı. Bayağı da aşıktık birbirimize, evlenmek istiyordum o bambaşka hayaller kuruyordu ve içlerinde bana dair hiçbir şey yoktu. Baktım olacak gibi değil ben evlenme teklifi ettim ona. Yanıtı ayrılığımızın sebebi oldu.
"Evlilik aşk değildir. Sen klozette oturup tırnaklarını törpülerken traş olacağım bir tablo istemiyorum." Ses etmeden çantamı alıp evin yolunu tuttum. Ağır bunalımlar geçirmedim ama yine de çok bozulmuştum. Benim asıl yaram dostumun özlemiydi çünkü. Şu andaki depresif halimin son kibirini ona harcamıştım.
"Evlilik aşk değildir. Sen klozette oturup tırnaklarını törpülerken traş olacağım bir tablo istemiyorum." Ses etmeden çantamı alıp evin yolunu tuttum. Ağır bunalımlar geçirmedim ama yine de çok bozulmuştum. Benim asıl yaram dostumun özlemiydi çünkü. Şu andaki depresif halimin son kibirini ona harcamıştım.
Nil, ilkokul sıralarından arkadaşımdı. Daha o zamanlar kıskanırdım onu. Sanırım ben hep kıskanç biriydim. Kardeşim her zaman benden daha güzeldi, komşumuzun kızı hep daha başarılı, Nil de şanslı orospunun tekiydi. Benim her zaman çabalamam gerekirdi elde etmek için.
Öyle bir anda da olmazdı, hep düşmem gerekiyordu. Yara bere içinde kalmadan olmazdı. Tam vazgeçecekken gerçekleşirdi dileklerim, o zaman da pek espirisi kalmazdı heyecanımın. Heves gidince insan yaptıklarını ve yapacaklarını sıradanlaştırıyor. Onunla tek ortak noktamız bir kelimeden geçiyor, "Yazık." Ona yazık'tı bana yazıklar olsun'du.
Öyle bir anda da olmazdı, hep düşmem gerekiyordu. Yara bere içinde kalmadan olmazdı. Tam vazgeçecekken gerçekleşirdi dileklerim, o zaman da pek espirisi kalmazdı heyecanımın. Heves gidince insan yaptıklarını ve yapacaklarını sıradanlaştırıyor. Onunla tek ortak noktamız bir kelimeden geçiyor, "Yazık." Ona yazık'tı bana yazıklar olsun'du.
İlkokul, lise, üniversite ve iş hayatında hep yanımdaydı. Onunla yarışmak beni bir yandan yoruyor bir yandan da kibire boğuyordu. Kendimden uzaklaşıyordum, yalan artıkbir erdemdi benim için. Bir süre dediklerime ben inanmaya başlamıştım.
Çok yüzlülüğüm binbir çeşitti. Yelpazem gittikçe genişliyordu. Arkasından yemediğim bok, çevirmediğim iş kalmadı. Çok güzel bir kadın olmuştu Nil. Bir insan otuz yaşın güzelliğini ancak bu kadar güzel taşıyabilirdi. Aynı şirkette çalışırken istediğim görevi ona vermişler, maaşı öncekinin iki katı olmuştu neredeyse. Paranın da yardımıyla güzelliğine güzellik katmıştı.
Çok yüzlülüğüm binbir çeşitti. Yelpazem gittikçe genişliyordu. Arkasından yemediğim bok, çevirmediğim iş kalmadı. Çok güzel bir kadın olmuştu Nil. Bir insan otuz yaşın güzelliğini ancak bu kadar güzel taşıyabilirdi. Aynı şirkette çalışırken istediğim görevi ona vermişler, maaşı öncekinin iki katı olmuştu neredeyse. Paranın da yardımıyla güzelliğine güzellik katmıştı.
28'inde pek çok isteğini gerçekleştirmişti. Üniversite aşkımla evlenmiş, ikiz bebekleri olmuştu. Kaç defa onunla gurur duyduğumu söyleyip tuvalette ağlama krizlerine girdiğimi ben bile hatırlamıyorum artık.
Kendini beğenmişlik hak edilmeliydi ve o bunun en zarif dizaynıyla üzerinde taşıyordu. Aynı yaştaydık, onun çocukları olduğu gün ben rahmimi aldırmıştım. Hiçbir zaman bundan haberi olmadı. Hala da bilmez. Çocukluğuma indiğimde de aynı manzara vardı. Ne zaman soruyu yanıtlamaya kalksam öğretmen sürekli demek istediğinin tam olarak bu olmadığını söyler, Nil cevaplayın "İşte bu" olurdu.
Kendini beğenmişlik hak edilmeliydi ve o bunun en zarif dizaynıyla üzerinde taşıyordu. Aynı yaştaydık, onun çocukları olduğu gün ben rahmimi aldırmıştım. Hiçbir zaman bundan haberi olmadı. Hala da bilmez. Çocukluğuma indiğimde de aynı manzara vardı. Ne zaman soruyu yanıtlamaya kalksam öğretmen sürekli demek istediğinin tam olarak bu olmadığını söyler, Nil cevaplayın "İşte bu" olurdu.
Yaptığıma kılıf uydurmaya çalışmıyorum ancak senelerin birikimiydi o gece. Bir kere ya bir kerecik onun yerine beni takdir etselerdi valla yapmazdım. En azından Nil hak etmiyordu. Gerçek olmayacak kadar fazla iyiydi ve kocaman bir kızdı. Gayretliydi, başına ne gelirse gelsin asla ağlamazdı.
Hep sukûnetliydi, işini sakin sakin hallederdi ve başardığında gamzelerine ufak bir tebessüm kondururdu. Ben hırs küpü olarak dişlerimi fazla gösterirdim. Gereksiz bir sevinçle hayallerimin onda gerçekleştiğini görmenin acısını yumru gibi boğazıma düğümler, ona gülerdim.
Hep sukûnetliydi, işini sakin sakin hallederdi ve başardığında gamzelerine ufak bir tebessüm kondururdu. Ben hırs küpü olarak dişlerimi fazla gösterirdim. Gereksiz bir sevinçle hayallerimin onda gerçekleştiğini görmenin acısını yumru gibi boğazıma düğümler, ona gülerdim.
Annesi hastalanmıştı Nil'in. İlk defa bana işi düşmüş, çocuklarını emanet etmişti. Ben de bir kadın ayarlayıp çocukları başkasına bırakmıştım. Eşi ve benim eski sevdiğim Bora da o gece önemli bir toplantısı olduğundan dolayı Nil ile Samsun'a, kaynanasının yanına gidememişti. Ertesi gün gideceğini biliyordum.
Telefonla arayıp ona sormadan yardıma geleceğimi söyledim. Canı sıkkındı gittiğimde yönettiği proje elinde patlamış, o moral bozukluğuyla değil Samsun'a kalkıp su alacak hali yoktu. Dolaptan bir şişe viski çıkardı kendine. İçiyor, içtikçe anlatıyordu. İyice gevşemişti, ben de bundan istifade masaj yapmaya başladım. Böyle anlarda cinsel arzusu iki katına çıkar erkeklerin. Sadece rahatlamak ister ve karşındakinin kim olduğu önemli değildir.
Bir şişe viskiyi içip üstüne göğüslerimin arasında da boşaldı mı ondan iyisi olmayacaktı. Bilincini kaybetmemişti ama inanılmaz güçsüz hissediyordu kendini. Ben de 40 yaşında godaman bir adam gibi karşımdaki henüz 19'una yeni basmış pürüzsüz kıza dokunmak istiyordum. Dokunup ruhumu doyurmak, gençlik aşısıyla yanıp tutuşmak istiyordum o gece.
Bendeki mevzu ise yılların "Ahhh" rahatlaması olacaktı. "Oh be, bir kere de ben kazandım" diyecektim. Bunları düşünürken mesaj geldi. Nil'in annesi daha iyi olmuş çoktan yola çıkmıştı bile. Dilesem daha iyisi olamazdı, Bora zaten savunmasızdı. Salonun tam ortasında sevişmeye başladık. Bu kadar hayvanlaşacağını hesaba katmıyordum ama görüntü açısından Nil'in yıkılacağına emindim.
Bendeki mevzu ise yılların "Ahhh" rahatlaması olacaktı. "Oh be, bir kere de ben kazandım" diyecektim. Bunları düşünürken mesaj geldi. Nil'in annesi daha iyi olmuş çoktan yola çıkmıştı bile. Dilesem daha iyisi olamazdı, Bora zaten savunmasızdı. Salonun tam ortasında sevişmeye başladık. Bu kadar hayvanlaşacağını hesaba katmıyordum ama görüntü açısından Nil'in yıkılacağına emindim.
İlk ev hediyesi olarak aldığım geniş aynalarına dayadı beni. Tüm kıyafetlerimi paramparça ettikten sonra götümü de aynı kıvama getirmişti ki Nil içeri girdi. Cehennemde yansa daha iyiydi o an onun için. Kendini kaybeden Bora, Nil'in içeri girmesiyle anca ne yaptığının farkına varmıştı. Sessiz faziletli halinden eser yoktu şimdi.
Evi dağıttı, kendini dağıttı beni kovdu, kocasını boşadı ve buraları çocuklarıyla beraber terk etti. O hazdan sonra ben de hiç değişmedim. Çok canlar yaktım, insanların yaşamlarıyla oynamayı huy edindim. Haliyle yalnızlaştım, neyse ki şarkılar vardı ben de onlara tutundum. Pişmanlık var mı desen yok diyecek halim mi var derim.
Arkamda bıraktığım felaketler anlık mutluluklar bıraktı ama geriye dönüp baktığımda hiçbiri yüzümü güldüremedi. Hala aynı bokum. Kötü ne demekti? İyiliğin eksikliği mi yoksa ruhta gizli bir yanılsama mı? Büsbüyük kocaman böyle derince bir kuyu kazıp içine gömülesim var. Yanındaki notu oku, senin içindi. "İnsan olan yerlerim çok ağrıyor" demiş Birhan Keskin. "Olsun, yine de sen kapanma, bu sıra benim. Yerine bırak ben incineyim."
Şimdi uğultular arasında denizdir gördüğüm ardı sıra. Başka bir deniz olmuşum akıyorum dağdaaan bayıra...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder