Marc Levy tarafından kaleme alınan ve babası tarafından terk edilen bir çocuğun peşindeki gölgelerle iletişimini anlatan "Gölge Hırsızı" adlı kitap, Wıllıam Shakespeare'in, "Kimi insan gölgeleri kucaklar durur; sonunda senin gibi mutluluğun gölgesini bulur." dizleriyle başlıyor. İkinci sayfada ise Romaın Gary'nin şu sözleriyle karşılaşıyorsunuz:
"Aşk, en çok hayal gücüne ihtiyaç duyar, biliyor musun? Her birimiz, olanca hayal gücüyle, bütün gücüyle öbürünü yaratmalı ve gerçekliğe ufacık da olsa yer bırakmamalıyız; işte o zaman, o iki hayal gücü karşılaştığında...Dünyanın en güzel şeyi olur."
Babası tarafından başka bir kadına aşık olmasıyla terk edilen, çocukluğu boyunca annesiyle birlikte bunun üstesinden gelmeye çalışan baş karakter, özel bir yeteneğe sahiptir. Babasının eksikliğinden midir bilinmez, gölgelerle konuşmaktadır. Küçük bir kasabada çocukluğunu geçirdikten sonra tıp fakültesini kazanan kahramanımız, annesinden uzaklaşır. Aslında çocukluğundan da... O zamanlar aşık olduğu kızdan, annesinden, gölgesinden, babası da gitmişti ama anılarından uzaklaşınca babasını da bırakmış oldu. Kahramanımız, gölgelerle ilk konuşmasını şöyle anlatıyor:
"Hani kafanızın içinde bir müzik yankılanır durur da ortada çalgıcı falan olmadığı halde duyduğunuz müzik, yanı başınızda hayali bir orkestra çalıyormuşcasına gerçek görünür ya, işte gölge benimle konuştuğunda biraz böyle hissettim. Aynı etkiyi yarattı."
Aynı fakülteden olan kız arkadaşıyla annesini ziyarete giden kahramanımız, geçmişine yaptığı yolculukla çocukluğuna geri döner. Kasabada karşılaştığı çocukluk arkadaşı şimdi babasının yanında fırında çalışmaktadır. Babasının evden kovmasıyla arkadaşının yanına gider ve birlikte tıp öğrenimi görürler. Ama onun aklı hala geçmişindedir, ilk aşkındadır. Clea, duyamadığı için en büyük sırdaşıydı, kim bilir belki de duysaydı da yine de sırdaşı olacaktı. Yaz aşkıydı aynı zamanda ama bir süre sonra artık yazları yanına gitmemeye başlamıştı. Zamanla unutmuştu ya da unuttuğunu sanmıştı. 14 yılın ardından bulduğu sandığın içindeki iskeleti gibi sapasağlam duran bir uçurtma ve yazılı olan bir not, onu hatırlamasına sebep olur. Notta aynen şu yazılıdır:
"Dört yaz bekledim seni, sözünü tutmadın, bir daha hiç gelmedin. Uçurtma öldü, onu buraya gömdüm, kim bilir, belki günün birinde bulursun onu."
Evet bulmuştu fakat Clea neredeydi? Artık annesi de yoktu. Hem babasını bir gün belki de bulacaktı ama annesini sonsuzluğa uğurlamıştı. Geçmişindeki bu kızı bulabilecek miydi? Ya çoktan unuttuysa? ya da evliydi artık, ne çok belki demeye başlamıştı...
Mucizelere inanmayanlar için güzel bir kitap, Gölge Hırsızı
Kitaptan bir kesit:
Küçük bir çocuğun babasına mektubu;
Baba,
Annemle birlikte birkaç günlüğüne tatile geldiğimiz deniz kenarından deniz kenarından yazıyorum sana. Senin de bizimle olmanı çok isterdim ama yaşananları değiştiremeyiz. Senden haber alabilmeyi, mutlu olduğunu bilmeyi çok isterdim. Mutlu musun dersen, bir öyleyim bir böyle. Burada olsaydın başıma geleni anlatırdım sana ve sanırım, bu bana çok iyi gelirdi. Bana öğütler verirdin. Luc, babasının nasihatlerinden bıktığını söylüyor, bense onlardan yoksunum.
"Sabırsızlık çocukluğu öldürür," diyor annem, büyümeyi öyle çok istiyorum ki baba, özgürce seyahat edebilmeyi, kendimi iyi hissetmediğim yerlerden kaçabilmeyi öyle ço9k istiyorum ki. Yetişkin olsaydım, nerede olursan ol, gelir bulurdum seni. O zamana dek görüşemezsek, birbirimize anlatacaklarımız öyle birikecek ki, hepsini konuşabilmemiz için yüz öğle yemeği yememiz ya da en az bir haftalığına baş başa tatile çıkmamız gerekecek. Birlikte bu kadar çok zaman geçirebilsek ne müthiş olurdu. Bunun, senin için çok zor olduğunu tahmin edebiliyorum ama neden diye sormadan da duramıyorum kendime.
Bunu her düşündüğümde, bana neden yazmadığını da soruyorum kendime. Sen, benim nerede yaşadığımı biliyorsun. Belki bu karta cevap yazarsın, eve döndüğümde senden gelen bir mektup bulurum belki de, kim bilir, belki beni görmeye gelirsin?
Belkilerden bıktım sanırım.
Her şeye rağmen seni seven oğlun.
Künye:
Yayın evi: Can Sanat Yayınları
Basım Tarihi: 2011
Sayfa Sayısı: 211
Çeviren: Ayça Sezen


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder