10 Ocak 2016 Pazar

Kan

Bugün hiçbir şey olmadı. Yok oldu, çok oldu. Hayır olmadı bugün hiçbir şey olmadı. Belkide olmuştur, iyicene düşünmem lazım. Daha detaylı daha detaylı, ayrıntıya in, in, in. Yok olmadı tamam. Bugün hiçbir şey olmayınca su içmeye karar verdim. Nefret ederim su içmekten ben. Bu yüzden dudaklarım kupkurudur, kanar durur. 

Kanı çok severim ben. Bazen susamış olsam da bilerek içmediğim de oluyor sırf dudaklarım kanasın diye. Kanın tadı çok güzel. Bir de benim kanım ya çok seviyorum. Kaba su koydum sonra. Su kabın içine dolunca taşmadan son verdim doldurma işine. Dökülürse evde bez yok, peçeteler de bitmiş. Sonra kabın içindeki suya baktım. Kap su için vardı ama su içine dolunca bu sefer su kabın şeklini alıyordu. Hangi hangisine aitti? Biri birinden büyük olmalı. 

Dünyada eşitlik diye bir şey yok. Herkes çok istiyor da ben böyle uyduruk bir arzu görmedim. Tekrar kaba ve içerisindeki suya baktım. Hım... Düşündüm biraz. Sonra su > kap dedim içimden. Su olmasa kap neye yarar bu hayatta. Yararsız olan bir şeyin insanın hayatında ne işi var? Ardından kaba dedim ki, "Suya hürmet et!, yoksa sen bir hiçsin!" 

Suyu üzerinde yansımamı gördüm, bir şey icat edesim geldi buluş filan böyle. Anlamının olmayacağının farkına vardım, hemen vazgeçtim. Bir şıp sesi geldi sonra. Burnum kanıyordu. Serçe parmağımla dudağımın üzerindeki kana dokundum, yaladım. İlk defa burnumdan akan bir kanı yalıyordum. Dudağımdan gelen kanın tadı daha güzel bence. Önce az geldi sonra musluğu sonuna kadar açmışım gibi durmadan kanadı durdu. 

Odamın ortasında kafamı yere eğdim. İki saat öylece ayakta dikilip burnumdan akan kanı izledim. Evim simsiyahtır benim. Yerler de öyle haliyle. Yere bakınca çok kan olduğu belli olmuyordu. Cila gibi görünüyordu, demin kaba doldurduğum suyu içmediğim için susuzluğum iyicene artmıştı. Tek sebep susuzluğum değil ama! Evde yerleri temizleyecek bez ya da peçete de olmayınca dilimle tüm zemini temizledim. Yere dökülünce kanın tadı da güzelleşmişti. 

Annemin üzümlü keki geldi aklıma. O fırından çıktığı gibi sıcak sıcak severdi ben de bir gün bekletirdim. Bayat kek en sevdiğim yiyecekti bu hayatta. Kan da onun gibi durdukça güzelleşmişti sanki. Kanın tadına varınca o günden sonra başka hiçbir şeyle beslenmedim. Zaten yemek yemeyi de seven birisi değildim. Vampir filan değilim ben sadece kanın tadını sevdim bu kadar. Bunda ne kötülük olabilir ki? Zamanla kendi kanımdan sıkılmaya başladım. 

İnsan nasıl her gün aynı yemeyi yemekten hoşlanmazsa ben de kendi kanımdan her gün her gün hem de bıkmıştım artık. Eskisi gibi tat vermiyordu. Önce bir hastaneye girdim. Kızılay'ın kan bağışı kampanyaları oluyordu. Onlarda gönüllü görev aldım. Kanlarını aldığım insanların tatlarına baktım.

Biraz fazla kan alıp birazını eve götürüyordum. Zamanla bu da çözülecek gibi olmayınca... Bak yemin ederim nasıl yaptığımı hatırlamıyorum. Önce annemi öldürdüm sonra kardeşimi sonra tanımadığım bir sürü insanı. 

En çok annemin kanını beğendim. Çok insan öldürmedim aslında. Çünkü öldürdüğüm insanların kanlarını tek tek tüplere koyuyordum. Bu beni bayağı bir götürüyordu. Televizyonlarda adım "Vampir"e çıktı. Herkes telaş içinde ya bizim evimize de gelirse diye korkuyordu. Ben korkulacak biri değilim ki... Bu haberleri duyunca çok üzüldüm. O yüzden artık kanını içmek istediğim insanları önceden araştırmaya karar verdim. 

Bazen araştırmalarım ayları buluyordu. Kanlarıyla besleneceğim insanların zaten ölmek istemeleri benim için çok önemliydi. Ya da kötü insanları seçiyordum. Çocuklarını döven, kocasını aldatan, kalp kıran, tecavüz eden, dedikoducu, dolandırıcı...

Supermancilik oynamıyordum yalnızca benim kötü biri olduğuma dair çıkan haberlere canım sıkılmıştı o kadar. Sonra onu gördüm. İnsanın aşk bir şekilde çıkıyor galiba. Bana ilk defa oldu gerçi ama izlediğim filmlerden okuduğum kitaplardan gördüğüm kadarıyla bu aşk denilen şey hep var. Ben anlamını bilmiyorum. 

Edindiğim izlenime göre bazı insanlar bunun peşinde ve herkes o kadar çok istiyor ki o kadar istemeye o kadar değerini bilmiyorlar. Onu gördüğümde köprünün kenarında denize bakıyordu. İntihar edecekti belli ki. Üzerinde kırmızı bir mont vardı. Bir erkeğin kırmızı mont giymesi gülüncüme gitmişti. Kemikli yüz hatları vardı. Saçları kısa ama gürdü, dudakları ince bıyıklı bir adamdı. 1.90'a yakın boyu olduğunu söyleyebilirim. 

Suratı o kadar solgundu ki ikimiz de Tim Burton filmlerinden çıkmış gibiydik. Sigara uzattım önce ölmesini istemiyordum. Çok canım çekiyordu onu. Kanı benimkine benziyordur diye düşündüm kesin. Dudaklarına sigarayı alırken fark ettim bembeyazdı. Yollu gibi davrandım, "Bana gidelim mi? Isınırız..." Gülümsedi, sanki hayatında ilk defa gülüyormuş gibi zorlandığını gördüm. "Olur" dedi. Tabi şimdi yollu gibi davranınca iyi de sevişmek gerekirdi. 

Allah'tan bir sürü anlam veremediğim erotik film izlemiştim. Hatırladığım her şeyi uyguladım. Bütün gece zevkten ölmüştü, bir daha bir daha bir daha. O kadar yorulmuştum ki bir ara yere düştüm yorgunluktan. Ezan okunuyordu, "Dur" dedi, "İnançlı biriyim ezana saygım var, biraz uyuyalım. Öğlene doğru yine yaparız" dedi. "Emin misin?" diye sordum. Alnımdan öptü beni, aynı annem gibi. Daldı sonra... Uykusunda izleye izleye bir sayfa mektup yazdım ona. 

Kim olduğumdan ne amaçlı ondan tanıştığıma kadar. Mektubun sonuna "Bir daha karşıma çıkma" diye yazdım. Bu sefer dayanamazdım öldürürdüm onu. Gerçekten de çıkmadı ama bir gün evimi nasıl öğrendiği hakkında bir fikrim olmasa da bir kargo geldi. "Ben aynı kanı taşıyan" yazılı bir not vardı kutunun üzerinde. Ufak bir parfüm şişesi, içinde onun kanı vardı. Duşa girdim, küveti doldurdum. Kanını tatmak istemedim. Şişeyi su dolu küvete boşalttım. 

Saatlerce onun kanıyla vücudumu yıkadım. Duştan sonra kendime ızgara somon söyledim, yanına beyaz şarap açtım. Özellikle kırmızı olmaması için özen gösterdim. Şimdi 3 yıldır normal insanlar gibi yemek yiyebiliyorum. Ama her şey bu kadar basit olmamalıydı. Madem eşitlik yoktu ama adalet olmalıydı. Çok insanı öldürmüştüm, yarın teslim olmaya gideceğim. Büyük ihtimal müebbet yerim ama olsun belki hapistekiler beni öldürürler. Bilmem ki... olsun ama.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder