Uzun süredir nefes almıyorum, yutkunuyorum. Yaklaşık 5 yıldır gerçeklik kavramına öylesine uzağım ki yalanlar üzerine kurulu bir yaşam, bir süre sonra neyin doğru olduğunu unutturuyor insana. Sen öldükten sonra hayatın ne kadar gerçek olduğunu öğrendim. "Gözlemlemek" diye bir cümle varmış mesela uzun süredir başka insanlara yaptığım bu.
Bu ölen kocanın ardından özlem dolu bir mektup değil hayatım. 5 yıllık bir evlilik ve ondan öncesindeki flört dönemimizi de sayarsak neredeyse 10 seneye sığdırdığım yalanlarımı anlatacağım sana. Sen bu denli yalan olmasaydın yine de kendime itiraf etmeyi düşünmüyordum.
Saat 16.00'ya geliyordu. Duşta belli belirsiz ses duyup bakmadım. Çıktığımda hala ısrarlı çalan ses beni rahatsız etti. Alo demeye kalkmadan
- Nerdesin Arzu?
- Duştaydım baba ne oldu?
- Tamam gelince konuşuruz. Birazdan annenle sana geleceğiz.
Geldiler, konuştular, çantamı bile almadan evden fırladım. O ana kadar bölük pörçük hatırladığım ne varsa cansız bedenini morgda görmemle tokat gibi sindi yüzüme. Nasıl gidersin, beni nasıl yalnız bırakırsın diye diye parçaladım kendimi. Günlerce ağladıktan sonra insan yorgun düşüyor. Kalp krizi erken bulmuştu seni.
Bundan sonraki hayatımı nasıl sürdüreceğimden emin değildim. Bir hafta sonra tekrar mezarını ziyarete gittim. Öylece mezarının başında durmuş ağlıyordu. Cenazede görmemiştim. Yüzü hiç tanıdık gelmiyordu. Beni görünce toparlandı. Sen kimsin dedim. Bir arkadaşınmış. İnandırıcı değildi tabii. Nereden tanıyorsun sen benim kocamı der demez ağlamaya başladı.
Anlamıştım tabii. Sadece dinlemek de istedim. Şaşkın değildim ne yalan söyleyeyim. Yalnızca böyle bir zamanda öğrenmek değildi isteğim. Flört dönemimizden beri böyleydim ben. Hiç bilmedin. Seni hayatıma sokmak için elimden geleni yaptım. Öylesine diye başladığımız ilişkimiz zamanla sahiplenilme duygusuna döndü.
Kendince düz bir ailem vardı. Çok kötü şeyler yaşamadım, çok iyi de. Aşklarım da öyleydi. Senden önce bir kez terk edilmiştim. Senin de avuçlarımın içinden kayıp gitmene izin veremezdim. Çok aldattın mesela. Güzele hayradın, zaafların vardı. Önce seni çözdüm. Seni çözmek inanılmaz kolaydı. Ardından susmayı öğrendim. Her zaman hakimiyeti seven bir adamdın. Aranızda iki yaş olan insanlara bile "gençler" diye seslenirdin. Babacan davranmayı seven, herkes her şeyini sana anlatmalı, seni sevmeli yani egoist bencilin tekiydin baktığında.
Oyunumu oynamaya koyduldum ben de. Ağlamayı çok iyi becerirdim mesela. Aldatmalarını öğrenmeme rağmen her zaman susmayı yine de terk etmemeyi sürdürmüştüm. Bu huyuma bayılıyordun. Senin için kadının anlamı buydu çünkü. O kadar çok kadınla o kadar çok şey yaşamana rağmen hepsi senden 1 hafta sonra birini bulmuştu. Ama ben her zaman yanındaydım. Gerçekten seven bir kadının her ne olursa olsun yanında olması değildi gerçek sevgi. Sen bu zamana kadar böyle öğrenmiştin ben de öğrendiğini hayatına sokarak bu bildiğini iyice azımsamanı istedim. Gerçekten seven bir kadın gider sevgili kocacağım. Benim gibi gitmeyenler stratejik akıllı hatunlardır.
Keyfim yerindeydi. Alışverişimi yapıyor, yiyor, içiyor, tatillere gidiyor üstüne de beni şımartıyordun. Bir gün aşık olur da beni bırakırsın diye korkmadım değil. Cesur bir kadın değildim ben. Sana her zaman ihtiyacım vardı. Yurt dışına çıktığımda bile yanımda sen yoksun diye doğru düzgün gezmedim. Korkttum... Sen benim koruyucumdun, ama aşk bilemiyorum. Seviyordum ama aşık değildim. Sadece yanımda bulunması gereken alıştığım bir figürdün sen. Mesela sen beni aldatırdın bilerek sıkmazdım seni. O dönemlerde ayrıca güzel davranırdın çünkü. Haliyle işime gelirdi bu durum da.
Bu stratejik oyunuma önce kendimi çevredekilere sevdirerek denedim. Hayatının her köşesinde yer almalıydım. Ne uğraşmıştım ama. En yakın arkadaşların, ailen, sürekli gittiğin mekanlar, hangi kızla samimi olsan samimiyetinizi bozma çalışmalarım... Bunca yılın ardından sana bunları yazmam bile cesur olamadığımın bir göstergesi aslında. Ölüp gittin ve okuyamayacaksın. Sayende bugün kadın olduğumu öğrendim ben. Evet ne evlilik ne başka bir şey. Henüz yeni kadın olabilmiştim. Hiç terk edilmeyi unutan, ne istersem isteyeyim (tabii bu kısmı sayende) ayağıma gelmesi, kaybetmeyi bilmeyişim, çocukluğumun herkesten daha güzel geçmesi.
Bugün hayatıma tekrar yön vermem gerekti. Bazı kararlar aldım. Borçlarını ödemişsin. Çok teşekkür ederim beni yine zor durumda bırakmadın. Genç sayılırım hayatımı tekrar birilerini sokacağım, tekrar seveceğim, sevişeceğim. Bu sefer aşık olmak istiyorum. Terk edileceğim büyük ihtimalle. Şımartılmak istemiyorum artık. Boğuldum, bunaldım tutkuyu tatmak istiyorum. Bakalım o gidişlerinin sebebi olan bu duygu nasıl bir şeymiş.
Senden kalan paranın keyfini çıkartmak istiyorum mesela. Üzgünüm kocacığım, kaybetmeye alışık değilim ben. Aşk acısı çektikten sonra büyümüş bir kadın olamadım artık olmak istiyorum. Hala küçük bir çocuğum ben. Arada sırada elmalı kurabiyeler yapan, buzdolabına kışın yemek için sebzeler tıkıştıran, sevişmelerimizde sadece senin zevkin için hareket eden, o en sevdiğim turuncu rengini sırf sen kırmızıya bayılıyorsun diye üstüme giymeyişim.
Bu kadar yol yordam insanı yoruyor. Demek insan değişmezmiş ben kendi hayatımı mahfetmişim. Sana bir itirafta bulunayım mı? Şu mezarında gördüğüm kadın var ya. O seni benden daha çok sevmiş ne acı. Ben o kadarına katlanamazdım. Öyle güzel ki, güzelliğini bir ömür boyu benimle paylaşmaya hazır küçük bir kadın. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Nefesi kesiliyordu ara ara vicdan azabını bana itiraf ederken. Hiçbir şey diyemedim. Öylesine üzüldüm ki neredeyse kim olduğunu unutup omzunu uzatacaktım.
Karşında hiç ağlayamamış, öyle dedi bana. İki kadının ağlaması bir adama zor gelir. Sen benden önce hayatındaydın, söz sahibi olan sendin dedi. Ağlamalarımı yalnız geçirdiğim gecelerde yastığıma yaslayarak harcadım. Senin için "çok güzel bir adamdı gidemiyordum" dedi. Bir CD tutuşturdu elime, ben onu anlatmayı beceremem ama eğer affetmeyi denersen bir gün, dinle. Beni anlamanı bir kadın şairin yardımıyla sağlamak istiyorum.
Hoşçakal Arzu, ben onu gerçekten çok sevmiştim. Elimden gelseydi yurt dışına çıkabilirdim. Onunla aynı ülkede yaşamam bile kopamayacağımın bir göstergesiydi çünkü. Şimdi gerçekleri biliyorsun. Ondan nefret etmeni istemiyorum. Her zaman seni çok düşünen bir adam oldu. Benim yanımda bile. Her zaman senin için daha çok endişelendi.
Hani şurada uçurumun kenarında bir sen bir ben olsak gözünü dahi kırpmadan seni seçerdi. Bunu bilerek birini sevmenin yükü, çok ağır. Omuzlarıma katlanılması zor bir acı veriyordu. Sanki kocaman tuzla dolu bir çuval, sırtlamışım da sonu bitmek bilmeyen bir tepeye yürüyorum. Bazen kanıyor sırtım, yaralar açılıyor. O tuz iyice yakıyordu vücudumu ben yol aldıkça. Pansuman yapacak kimse yoktu etrafımda. Yalnız başıma sırtlandım yükümü de öyle sevdim ben senin kocanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder