6 Aralık 2012 Perşembe
Bir yaşam hakkı:Kürtaj
Bugün gündem başlıklarına bir bakayım dedim. Yine kürtaj hakkıyla ilgili bir haber. Daha önceden de bir sürü tepkilere neden olmuş, eylemler yapılmış, imzalar toplanmış, "benim bedenim benim kararım" yazılı pankartlarla yürüyüşler yapılmış hatta fotoğraflarla destek olan birçok insan bunları internette bile paylaşmıştı. Ama görülen o ki pek de bir faydası olmamış. Yasal kurallar çerçevesinde 10 hafta olan kürtaj hakkı, keyfi kararlarla 8'e indirilebiliyor. Sebep: Baba biliyor mu?, eşinizin haberi var mı?, çocuğa nasıl kıyacaksınız?..bla bla bla bir sürü cümleler. Kadın da bir birey değil mi?. Erkek kadar söz söyleme, karar verebilme hakkına sahip değil mi?. Yani biz kendi kararlarımızı kendimiz veremiyor muyuz?. Sanırım hala şöyle bir anlayış var; bilim insanları hep erkeklerden çıkar! Kadına ne kadar söz hakkı verilmiş ki, kadından bilim insanı olsun. Ayrıca kadınların da başardığı pek çok şey var. Bakınız: Günsu Çırpanlı ALBAŞ çamaşır makinesi elektronik motorları, Müge Akay soljel teknolojisi, Gülser Çeliker kimya ve nanoteknoloji, Prof. Dr. Aytül Erçil yapay göz teknolojisi, Nesrin Hasırcı mikro ve nano polimerik medikal uygulamalar, Bilge Kum hayatı kolaylaştırıcı ürünler, Güneş Kurt iletişim, Prof. Dr. Mirat Gürol çevre teknolojileri alanında birçok önemli buluşlara imza atmış kadın buluşçulardır.
Bu konunun gündeme geldiği dönemde "kürtaja hayır" diyen kesimin (buna bazı tanıdıklarımda dahil), sosyal ağlarda cenin fotoğrafları paylaşıp, hala "kürtaja evet diyen var mı!" yazıları şaşırtıyordu. Bazı durumlara gerçekten kafam basmıyor. Ya da bu konu hakkında keyfi kesmeler yapıyorlar. Daha doğmamış bir canlıya nasıl kıyarsın!.. Peki sen yaşayan bir canlıya nasıl kıyarsın???. 14 yaşında tecavüz sonucu hamile kalan birinden anne olmayı nasıl beklersin. Bu nasıl bir anlayıştır. Zeki Demirkubuz'un başka bir durum için söylediği (Kendi gerçekleri dururken insanın kendisini başkalarına ait gerçekler üzerinden tarif etmesi) "en hafifinden ahlaksızlıktır" cümlesi sanırım cuk oturdu. Kendi adıma konuşmak gerekirse, tecavüz sonucu doğmaktansa hiç hayatta olmamayı dilerdim. Malum Türkiye gibi bir yerde zaten Kürt olmak, Alevi olmak, Ermeni olmak neredeyse başlı başına bir ayrımcılık iken böyle bir şeyi kaldırmak..Ayrıca bu kadar çok düşünmeye de gerek yok. Maddi olanaksızlıktan da insan çocuk doğurmayı istemeyebilir. İnsan kendine yetemez iken başka bir canlıya nasıl yetebilir. Tok açın halinden anlamıyor sanırım. Anlasa bir anne adayının sırf maddi yetersizlikten dolayı çocuğunu hayata getiremeyeceği düşüncesinin onda nasıl bir ruhsal bozukluk, manevi çöküntü yaratabileceği anlaşılabilinirdi. Neyse, hiç yormadığınız beyinlerinizi yormaya uğraşmayın. Sadece biraz saygı. Kimsenin hayatına kendisinden başkasının müdahale edemeyeceğini öğrenin. Geç değil..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder