10 Şubat 2016 Çarşamba

Bir Kırık Gençlik Hikâyesi

Çocukluğumuz olmasaydı hayat nasıl olurdu acaba? Şu anda bunu düşünüyorum. Ne yaşıyorsak ana nedenleri oradan geliyor çünkü. Katilin nedeni de aynı manyağın nedeni de. İnsanlar mı garip hayat mı çözemedim. Dünyanın en belirsiz mevzusu bu bana kalırsa. Emin olduğum bir şey var ama... İnsanlar geçmişleri ile yaşıyor. 

Kime sarılmaya kalksam herkesin yüreğinde farklı isimler var. Yoruluyorum, usandırıyorlar beni. "Kendine iyi bak" demekten kendimle ilgilenemez oldum. "Eskide kaldım" diyor bana. "Eski?" diyorum, "Eski kız arkadaşım" diyor. Salak oluyor insan bazen. Eski dedi işte, M.Ö'den bahsetmiyor ya. Yine söyledim o klişe lafı, "Kendine iyi bak." Bakacaksın tabii, bakmayıp da ne yapacaksın. 

Hazır benden de kurtulmuşun, oh kafa rahat şimdi. Yazarsın kıza, ne kadar özlediğini anlatırsın. Meğer ne de çok özlemişin. Öyle çok başka bedenler denemişsin ki, olmamış amına koyayım. "Çok özledim kızım seni" dersin herhalde. Bilmem, ben erkek olsam öyle derdim sanırım. Aramak isterdim şimdi seni. Ne oldu? Barıştınız mı kızlar? Anlattın mı beni? "Bir kızın hayatına girdim, sen yoktun bir boşluk, boşluğu doldurmaya çalıştım ama olmadı işte." 

Burada benim ne olduğum iki tarafında umurunda değil elbette. Mevzu iki kişilik. Ben kim köpek zaten. Birinin en boktan zamanına dahil oldum hepsi bu. Hiç görmediğim, adını bile bilmediğim bir kadını kıskandım bu akşam. Çünkü kimse bana "Seni çok özledim" demedi. Neden acaba? Kimse özlemiyor beni, ne üzüyor bir bilsen. Ailem dışında şu hayatta kimsenin en değerlisi olamadım. Koyuyor bazı bazı. Demiyorum uğruma şiirler okunsun ama unutulmak herkese dokunuyor galiba. 

Oysa hayatının en kötü zamanlarına denk gelmiştim. Huyumdur, bunun üzerine kimseyi tanımam. Nerede kimin en berbat en bunalımlı dönemi var ben orada bitiyorum. Yani evet genelde bir 'hoş geldin' de alıyorum. Sonrası hep güle güle hep mi güle güle. Öyle hep güle güle. Yok ama haklarını yemeyeyim, genelde iyi uğurluyorlar. Tanıdıkları en mükemmel insanmışım, ne kadar iyi biriymişim falan filan. İnsan iyi diye de bu kadar üzülmez ki. Ya kimindi o laf? 

"Herkes mutluluğunu istiyorum dedi, ne kastınız vardı mutluluğuma anlamadım" gitti. Standart bir hayatım var benim, ne kurcalıyorsunuz. Pisler ya, ne istediniz de yapmadım. Masaj yaptım, yemek yaptım, gözlerinin içine baktım, sevdim bayağı, hasta oldunuz baktım. Kodumun herifleri ya ben verem olana kadar doktora gitmeyen bir insanım. Ama işte eşek hoşaftan ne anlar. 

Üzgünüm ya, başka kadınlara tercih edilmek, seni deneyip meğer aslında o kızı nasıl sevdiklerini anlamaları. Deneme tahtası mıyım ben? Başım dönüyor, kursağımda bir türlü mideme inmek istemeyen ekmeğin ucu yumru gibi duruyor. Çığlık atmak istiyorum. Nereden öğrendim acaba hatıraları silmeyi? Öyle bir şey öğrendim ben biliyor musun? Bitince bitiyor yani. 

Tamamen siliyorum aklımın da yüreğimin de her bir yerinden. Mesela kazağı var şu an üzerimde. Koklamak aklıma bile gelmiyor. Gitti çünkü, ben güzeli sevmem güzel benim olmayınca. Galiba ben buradan öğrendim bunu. Lakin benim dışımda herkesin unutamadığı birinin olduğunu fark ettim. Bastı en sonunda o kalın kafama. Belkide kadın - erkek ayrımındandır. 

Umarım eşit olduklarını savunmak gibi salakça bir şey yoktur kafanızda. Neyse bu konuya hiç girmeyim şimdi. Zaten şu an da kendi kendime konuşuyorum. Çünkü ona diyemedim, dökemedim böyle kendimi. "Ee pezevenk madem aklın eski sevgilinde idi de ne geldin bana?" "Kodumun piçi kafan gitgelli idi hayatından memnun değildin madem beni ne o bokun içine soktun?" Bunların hiçbirini yazamadım. Neden yazayım ki? Karşında gitmek isteyen biri var. 

Hakaret etmenin nedenini niçinini sorgulamanın ne alemi var ki. Ya da önemli mi? Değil işte, sonuca bakmak gerekirse belkide herkesin yaşadığı bana da nasip oluyor ve her defasında aynı şarkı çalıyor. Valla ben dinlemekten sıkıldım da millet seviyor monotonluğu galiba. Yeni bir şeye açık değillerse demek. Olsun ama bu işte şimdi bir ders diyeceğim de. 

Yaşadığım sürece yeni bir hata yapmadan hayatı anlayamayacağımı da anlamış bulundum. Bunca yıllık yaşantım bana bunu öğretti. Olmuyor yani "Bundan da ders çıkardık bir daha aynı hatayı yapmak yok" demek. Ama güzel bir tarafı var, içiniz yanmıyor yalnızca yüreğiniz sızlıyor. İnce bir sızı böyle, gözlerim doluyor. İnsanların ne dertleri var buna ağlanır mı? diye kendime kızıyorum, ağlamıyorum. 

İşte dedim ya ama, ince bir sızı. Bir de halihazırda işsizlik sorunum var. Ne güzel, üst üste gelmesi de pek manidar. Dünya dönüyor ya biliyorum bu da geçecek. Gerçi döndüğüne göre aynı şeyleri tekrar yaşayacağım anlamı da çıkabilir. Çıksın amına koyayım, o da çıksın, alıştık zaten. Keşke bir dağda kar olsaydım, eriseydim ne güzel olurdu. O bir kere dünyaya geliyor ben de. Neyse biraz daha iyiyim şimdi. 

Yazmak ne güzel şey, kimse okumayınca daha da güzel oluyor. Kimse okumayacak gibi yazmak bana iyi geliyor. 'Bir kırık gençlik hikâyesi' deyip bu kısa ama anlamsız öyküyü de kapatıyorum. Yine yazarım ama, nasılsa farklı bir şey yaşamam ileride. Dedim ya, alıştık artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder