17 Ekim 2015 Cumartesi

Hafıza

İnsanların nedenleri oluyor kaçmak için. Önceden ne kadar kaçabildiklerine anlam veremezdim. Günün birinde bana da geldi o ‘kaçma hissi.’ Sorumluluk olmayınca bazı şeylere ne kadar kolay eyleme geçiveriyordu. Bursa’ya gittim ama istediğimden değil. Bana kalsa Safranbolu ya da Amasra’ya kaçardım. Buna kaçmak denilir mi tam olarak emin de değilim aslında. 

Kararımı verdikten sonra daha gitmeden iş bulmuştum. İnsan vurur kapıyı çeker gider halbuki, yollar sana nereye gideceğini söyler. Ben öyle yapmadım. Kontrol delisiyim çünkü, her şey zihnimde tam olarak oturmazsa bulaşık bile yıkayamam. Bursa’da bir ailenin yanına taşındım, çocuk bakıcısı olarak. Sonrasını hatırlamıyorum işte. Bilmiyorum bilmiyorum, çok düşündüm. Kafayı yemek üzereyim ama gerçekten hatırlamıyorum.
- Dilek hanım iyi misiniz?
- Bilmiyorum. Neden burada olduğumu açıklayacak mısınız?
- Numaramı yapıyorsunuz? Bakın eğer öyleyse bu eninde sonunda açıklığa kavuşur. Gerçeği nereye kadar saklayabilirsiniz.
- Yahu bilmiyorum dedim ya. Rica ediyorum açıklayın artık.
- Dilek hanım siz bir kız çocuğunu öldürdünüz. Henüz 3 yaşındaydı. İfadenizde bana anlattığınız gibi hatırlamadığınızı söylediniz. Bu yüzden benimle bu klinikte görüşme ayarlandı. Hatırlamadığınızı varsayarak her şeyi en baştan alıyoruz. Peki en son anımsadığınız şey ne?
- İstanbul’dan çok sıkılmıştım. Bir yıl önce depremde ailemi kaybettim. Sonra tek başına yaşamak zor oldu. Ben de en güzel yıllarımın geçtiği Bursa’ya yerleşmeye karar verdim. Üniversiteyi orada okumuştum. Yaşamakta zorlanmam diye düşündüm. Neredeyse bilmediğim yeri yok. Sonra gittim işte, öncesinde işimi de ayarlamıştım. Bir ailenin yanına çocuk bakıcılığı idi işim. Her  şey gayet yolundaydı. Beni böyle bir olayla suçlayamazsınız. Buna hakkınız yok. Gerçekten hatırlamıyorum çünkü.
- Hatırlamadığınız bir olay hakkında sizi suçluyoruz ve siz buna çok sakin yaklaşıyorsunuz.
- Pardon siz doktor musunuz yoksa hakim mi?
- Şimdilik sizi hastanede tedavi altına almamız gerekiyor.
- 6 aydır bu hastanede delilerin içinde aklımı korumaya çalışıyorum. Hala doğru düzgün bir şey hatırladığım yok. Ben 3 yaşındaki bir çocuğu nasıl öldürebilirim aklım almıyor. Düşüp duruyorum, en ufak bir bilgi kırıntısı yok zihnimde.
- Dilek hanım ziyaretçiniz var.
- Benim mi? Allah Alla.
- Aaa Nazan hanım merhabalar. Hoş geldiniz.
- Dalga mı geçiyorsun sen benimle! Allah’ın cezası o hafızan artık bir şeyleri hatırlasın ve cezanı çek. Yoksa içim rahat etmeyecek. Aylardır ne benim ne babasının gözüne uyku girmiyor. Ailem darmadağın oldu. 3 yaşında ya 3! Ne istedin ne garezin vardı onun ufacık hayatına.
-Nazan hanım ben yapmadım.
- Ne demek ben yapmadım. Her yerde parmak izin çıktı. Bacaklarındaki tırnak izleri de sana ait. Hala ne iyi hatırlamıyorsun. Oh be tabi. Herkes cinayet işlesin sonra hatırlamasın. Ne güzel hayat. Sen bizi yaşarken  toprağa gömdün. Cezanı çeksen de zamanı geri alamazsın ama bunun bir bedeli olmalı. Bu kadar kolay değil ya değil yani.
- Bursa’ya gelmeden önce bir ilişkim vardı.  Oldu biraz aslında. Hamile kaldım istemedi. Yaşasaydı 3 yaşında olacaktı. Çok ağladı bir gün. Ne yaptımsa susmadı, cinnet geçirdim. Nasıl olduğunu gerçekten hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde ellerim kan içindeydi.
- Öldüreceğiiim seniiii
- Ne oluuyooor! Durun hanmefendi, kendinize gelin. Öldürecek kadını yardım edin ayırın şunları.
- Senin gibiler işkence cezası çekmeli, idam edilmeli. Allah belanı versin. Oğlumun ruhu hayatın boyunca peşini  bırakmasın.
- Ne oluyor burada. Dilek? Ne oldu?
-  Oğlunu nasıl öldürdüğümü anlattım.
- Öldürmüş müsün? Hatırlıyor musun artık her şeyi.
-  Hayır hatırlamıyorum.
- Eeee ne diye öldürdüm dedin kadına. Şimdi seni tutuklayacaklar. Ömür boyu hapiste yatarsın.
- Kadın çok acı çekiyordu. Ben hatırlayana kadar içi rahat etmeyecek belli. Hatırladım saysın. Ne fark eder ki? Ha burası ha cezaevi. Dört duvar arasında olduktan sonra bana birinin beyaz diğerinin gri olması fark etmiyor. Burada arada hava almamıza izin veriyorlar. Şu etrafına baksana, onların iznine göre yemek yiyoruz, bahçeye çıkıyoruz. 

Şu gökyüzüne bak, aldığımız havayı içimizde ekmemiz için izin istiyoruz. Madem iki ucu boklu değnekte yaşıyorum. En azından birilerine faydam olsun. Ceza çekiyor olmam o aileye iyi gelecek. Akıllarındaki soru işareti de kalkmış olur. Bir de hatırlayabilseydim, ne bilim, intihar etmem kolaylaşırdı sanki. Böyle zorlanıyorum. Zihnimdekiler netleşmeden canıma kıyamıyorum. Belki suçsuzumdur. Bu umutla yaşamaya kendimi alıştıralı çok oldu. Tek çarem bu dayanma gücüm…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder