4 Ekim 2015 Pazar

Annemin Öldüğü Yaştayım

Bugün 40 yaşına girdim. Annemin öldüğü yaş...Hayatımın en kötü gününü yaşıyorum. "Kırk yılda bir" lafını bile sevmem. İçinde 'kırk' geçen her şeye sevimsiz yaklaşırım. 40 yıllık hatırı olan Türk kahvesiyle de arama mesafe koydum zaten. Annem sayesinde yazar oldum. 

Onun istediğinden değil, öyle garip bir kadındı ki, onunla ilgili bir şeyler yazmak hoşuma giderdi. Sadece karakterlerin isimlerini değiştirirdim. Annem bir sürü kitaplar alırdı bana. Oku oku derken bir kere bir kitabı hiç beğenmedim. Ama kitap olarak yayımlanmıştı. Demek bir kitabın yayınlanması için öyle şaheser olmasına gerek yoktu. Önce kendi kendime yazmakla başladım. 

Yazmayı öğrenmek okumakla bağlantılı ama bir o kadar da iyi yazabilmek anlamına gelmeyecek kadar zor bir iş. İyi bir gözlemci olmanız lazım. Anlatmak istediğin şey insan mı doğa mı ölüm mü her neyse bir standarda kavuşmak gerekir. Bir dilin, bakış açın olmalı. 

Ben hikayelerimde annemi seçmiştim. Annem tek bir karakter değildi çünkü. Her gün yeni bir huyuyla karşılaşıyordum. Bu beni heyecanlandırıyor sonra hemen bende uyandırdığı duyguları kaleme almaya başlıyordum. Bu beni ünlü bir yazar ama yalnız bir insan yaptı. Kimseye ihtiyaç duymuyordum artık. 

Annemi izlemek, onunla sohbet etmek hoşuma gidiyordu. Kazandığım paralarla annemi gezdiriyordum. Görmediği yerleri göstermek, oralar hakkında ne düşündüğü ondan dinlemek hoşuma gidiyordu. Bir süre sonra düşünmemeye başladım. Sadece anneme odaklanmıştım. Onun cümleleriyle konuşuyordum. Annem bu halimi hiç fark etmemişti. 

Pek ilgili bir anne olduğunu söylenemezdi. Hiçbir zaman bana "Neyin var?" demedi mesela. Oysa o kadar çok şeyim vardı ki içimde biriktirdiğim. Dinlemeyi sevmezdi hiç. Bu yüzden hiç arkadaşı olmadı ancak çok aşkı oldu. Anneme aşık olan o kadar erkek vardı ki hiçbiri istemedi. Neden istemediğini sorduğumda ilk zaman beni ne kadar sevdiğini anlamıştım.

"- Evde genç bir kızım var. Yabancı bir erkeğin bu evde yaşaması doğru değil. Bir gün evlenip bu evden gidersen ancak o zaman bu konuyu düşünebilirim."

Gözlerim kocaman olmuştu. Aynı kocamanlıkla kollarımı açarak boynuna sarıldım. O an ne kadar iri göğüsleri olduğunu fark ettim annemin. Acaba erkekler bundan mı aşıktı anneme. Of aşk hakkında ne az şey biliyordum. Benimkilere baktım da ne kadar da küçüktü. Annem halalarıma çektiğimi söyledi. 

Doğru halalarım ince uzun kadınlardı. Annemse aksine kıvrımlı hatları oldukça çıkık olan seksi bir kadındı. Kömür gibi saçları dümdüz sırtına kadar uzanıyordu. Hiç taramazdı saçlarını, kendiliğinde yıkayınca düzelirdi zaten onlar. Yağmurlu havalarda terasa bir kova koyardı. Suyuyla yıkanmayı pek severdi. Sesi de çok güzeldi ama sadece keyifli olduğu zamanlar ve mevsim geçişlerinde dilinden duyardım, bir de duş alırken.

Tek çocuk olup iletişim kurduğun insan da sadece annem olunca bir onu kıskandım tüm hayatım boyunca. Bir de yazdım işte. Bugün son kitabım çıktı, artık yazmak istemiyorum. Annemi bugün içimde de gömmem lazım. Kendimle tanışma vakti geldi. Evet epey geç oldu, kaç hayat kaçırdım bilmiyorum. Düşünmek delirtir sanırım beni. Pek de normal biri değilim esasında. Strese girdiğimde bacaklarım ve kollarımla oynarım. 

Küçük bir çocuk gibi yara bere içinde her yerim. Sırtımdaki sivilcelere ulaşmaya çalışıp sıkmak en büyük eğlencem. Bacaklarımdaki batıklar da öyle. Kendimi çirkinleştirmek için elimden geleni yaparım. Yalnızlığıma bir bahane üremek benimkisi. Sırf sivilcelerim artsın diye her gece bir kase çekirdek yemeden uyumam.

Kıvırcık saçlarımdan nefret ederim. Sürekli saldığımdan ensemin dibinde ufak ufak kıvırcıklarım vardır senelerdir uzamayan. Onları kopartmaya bayılırım. Bazen günlerce taramam saçlarımı. Sonra birbirine girerler, ben de parmaklarımın arasından geçirip bir tomar saçı yoluveririm. 

Kendi kendime çok konuşurum örneğin. Bir adam beğenirim, ulaşmak için çaba harcamaktansa onun hayalini kurar, kavga eder ayrılırım. Her zaman suçu da karşı tarafa  yüklerim. İnsan kendine de yeri gelir iyi gelir. Ben bunu biraz daha sapıkça yapıyor olabilirim ama işe yarıyor. Sonuç odaklı olmak lazım bu hayatta. 

Ayrıntılara sadece dizelerimde yer veririm. Gerisi beni de karşımdakini yorar. İnsan insanın hayatını kolaylaştırmalı. Yükünü almalı, paylaşmalı. Ben hangi insana sokulmaya kalktıysam kafamı daha çok bulandırdı. Yorgun biriyim ben, boğuluyorum böyle olunca. Bazen aşka benzer sezgilerim de oluyor. Baktım ki belli yanacağım, kül olmak istemediğimden hemen kaçıyorum. Kötüdür yanarak veya boğularak ölmek. Tedbiri elden bırakmamak lazım. 

Bunlar birer nasiyat değil, hatta normalleşemiyorsun böyle yaşayınca. Bunu çoğu insan kaldıramaz. Herkes doğanın dengesine uyum sağlamış durumda. Bunu herkes yapınca senin ayrı kalman ağır gelir, başa çıkması kolay bir yaşam ekli değil. Ben şanslıyım, annem istemeden de olsa bana yardımcı oldu. Şimdi birazdan bir seminere katılacağım. 

Son kitabımı anlatacağım, yazar olmak isteyenlere tavsiyelerde bulunacağım. Biri soracaktır, "nereden yola çıktınız bu kitabı yazarken" diye. Onu hayal kırıklığına uğratacağım. İnsanlar, mistik şeyler duymak ister. Sana hayran çünkü. Onun asla yapamayacağı bir görüşün, bir davranışın olmalı. "Londra'da bir villa gördüm. Onu satın alıp oraya yerleşmek istiyorum. Bir miktar param var. Gerisini de bu kitabın geliriyle karşılayacağım" deyip gerçek bir yanıt vereceğim.

Hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bildiğim kocaman hayallerim var benim. Çok emek verdim onlara, zaman harcadım. Gözden çıkartmaya kıyamıyorum. En son da bunu derim herhalde. Bilmeleri gereken başka bir şey yok. Herkesin bir hikayesi vardır, yazıya dökseler yeter. Ne olacak bu ünlü hayranlığı bilmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder