28 Kasım 2015 Cumartesi

Hayatımın Amacı Neydi Unuttum

Saat 23.30, yarım saat sonra 30 yaşıma gireceğim. Bu yaş için bir sürü şey söyleniyor. Bir yıl öncesine kadar bunun üzerine bir sürü kitap okudum, film izledim yine de ne beklediğimi çözemedim. Onu çok seviyorum, sadece onu istiyorum. Bu 4 yıldır böyle. Onun için görünmezden öte bir şey olamadım bu hayatta. 

Uzun süre ortalıktan kaybolsam İrem diye biri var mıydı aklına bile gelmez. Bense onun hangi yemekte hangi baharatı koyduğundan en son gittiği mekana kadar her şeyini biliyorum. Tamam mekan kısmı için sosyal medyanın etkisini gözardı edemem şimdi. Bu mecralar insanların mutsuzluğu üzerine kurulmuş resmen. Ya da biz millet olarak hüzne doyamadığımızdan teknolojiyi bile arabeskleştirebildik. 

Sevdiği bir kız var. Bana sorarsan sevmiyor bile. Sadece fazla seksi, çok güzel, bilmediği şey yok, hayranlarını saymaya kalksam ömrüm yetmez. Onun aşık atamam farkındayım da işte... Ne olacak ki sanki beni sevse. 10 dakika kaldı, odamın tavanındaki yıldızlar bana bakıyor ve diliyorum. "Ben o kız olayım." Yok yok vazgeçtim, o kız değil bambaşka güzel bir kadın olayım ama ben de yok olmayayım. 

Aynı anda iki bedenim olsun, kendimi sevdiğimden değil acıdığımdan istiyorum bunu. Yok olmamam lazım, belki benim için de umut vardır. Bir gün güzel bir kadın olabilir ya da bunu umursamayan birine dönüşüp mutlu olabilirim. Bunu görmek istiyorum.
- Merhaba İrem. O kadar içten diledin ki taa Kanadalardan buraya kadar geldim düşün artık.

- Ne oluyor be. Sen de kimsin.

- Periyim ben peri. Mutsuzları mutlu etmek için yeryüzünde dolanıp duruyorum. Melek gibi bir şey ama ben sadece aşk işlerine bakıyorum. Onların durumu daha farklı, Zaten pek konuştuğum varlıklar da değiller.

- Bu nasıl bir rüya ya. O kadar düşünerek yatarsan gece rüyana girer tabi.

- İrem bu rüya değil. Bak şimdi anladım ben seni, istediğini gerçekleştireceğim ve seni kendi haline bırakacağım. Yanında iyi - kötü şeytan gibi bir sağında bir solunda olmayacağım. Kendi başının çaresine bakmak zorundasın. Bu yüzden sana son kez soruyorum. 

İki beden farklı bedende iki ruh olarak varlığını sürdürecek olmana emin misin? Bunu gerçekten istiyor musun? İyi düşünüp ne dilediğine dikkat etmen lazım. Çünkü bunun sonucu yalnızca seni değil beni de zor duruma sokar. Benim amacım insanları mutlu etmek. Sonuç mutsuzluk olduğunda benim de hesap vermem gereken merciler oluyor ve haneme '-' olarak yazılıyor.

- Dileğimden gayet eminim. Hayatımda hiçbir şeyi bu kadar çok istememiştim.

- Pekala. Gözlerini kapat ve üçe kadar say. Önce seni şu konuda tekrar uyarmam gerekiyor. İki bedende hayat bulacaksın ama şu anki halin olmak istediğin halini tanımayacak. Olmak istediğin kadın seni bilecek. Ancak kim olduğunun farkında olacak.

- Tuhafmış, tamam ona da kabul.

- Kapat gözlerini. Uyandığında beni bilmeyeceksin. Umarım her şey istediğin gibi olur. 

Saat saat çalmadı. Lanet olsun bütünleme sınavım. Allah kahretsin ya yine veremeyeceğim dersi. Hay sıçayım böyle işe ya. Zaten var ya bendeki bedevilik kimsede yok. Dünyaya çile çekmeye gelmişim. Babam ağzıma sıçacak ya of ya. Okula gidip hocaya yalvarayım bari. Artık acındıracağım kendimi yapacak bir şey yok.

- Cem merhaba. Naber?

- İyi İrem senden? Sınava gelmedin bugün.

- (Sınava gelmediğimi fark etmiş inanmıyorum, ilk defa ondan böyle bir şey duyuyorum.)

- Ceeem, hayatım neredesin sen sabahtan beri seni arıyorum.

- Aşkım hele şükür. Ya telefonum bozuldu. Kusura bakma. Bak bu İrem tanıştırayım, sınıf arkadaşım. İremciğim bu da kız arkadaşım Neslişah.

- Ya..Merhaba

- Merhaba İrem çok memnun oldum. İlk defa İrem'in bir kız arkadaşı ile tanıştım.

Ah İrem ah. Şu an benden nefret ediyorsun biliyorum. Bunu sen istedin ama ben senim. İnsan kendini kendinden kıskanır mı hiç. Dış görünüşlerimiz farklı ama aynı ruhu taşıyoruz. Aynı şeylere sinirleniyor aynı şeylere seviniyoruz. Bunu sana ispatlamam lazım. Cem seni tanısaydı gerçekten aşık olurdu. 

Sen kendini hiç anlatamadın ona. Sadece sevdin, kendi sevgini o kadar yüceleştirdin ki sanki bunu herkes biliyormuş gibi bununla yetindin. Ben senden farklı olarak onun beni tanımasını sağladım. Kendimi ona alıştırdım, değer verdim, paylaştım, sevgimi hissettirdim. Kafandaki tüm olmazlarla yaşadın sen. Olmazlarına inanıp inanıp senelerdir kendini üzmekten başka bir şey yapmadın.

- Öyle mi, ne hoş. Neyse hocanın yanına geçecektim ben de vazgeçtim. Eve gideyim sınava girmeyip tekrar şans istemek çocukluk olur. Lisede değiliz değil mi. Hoşça kalın.

- Dur dur. Ya İrem şimdi sene bitti malum. Bir kutlama yapalım bu gece dedik. Eğlenmeye gideceğiz bu akşam. Sen de bizimle gelir misin? Biliyorum sınava girmediğin için dersten kalmış olabilirsin ama yapacak bir şey yok. Üzüleceğine gel hep beraber eğlenelim.

- Çok zarifsin ama hiç eğlenecek modumda değilim.

Dalga geçiyor herhalde. Oh için için karşımda dans edin, yiyişin. Zaten İrem evrenin hüzün eksikliğini tamamlamak için geldi dünyaya. 

- Gelseydin çok mutlu olurduk.

Bak hala ne diyor. Nereye mutlu oluyorsun ya, ay anladı mı acaba Cem'e aşık olduğumu. Tabi benimle dalga geçecekler o akşam kesin. Kenara çekip "Sevgilimden uzak dur, şu tipine bak sen hangi cesaretle ya" deyip alay edecek benimle. Ben de salak gibi ağlaya ağlaya götüm götüm eve döneceğim. Ne kadar güzel bir kadın. Saçları simsiyah, böyle gür ama Türkan Şoray'ınki gibi iri bir duruşu var. Geniş dalgalı, göğüslerinin tam üstüne değiyor. 

Gözleri çok iri sayılmaz ama çimen yeşili olması dikkatleri üzerine çekmesine yetiyor da artıyor bile. Ufak bir yüzü var. Zayıf olduğundan kendiliğinden çıkmış elmacık kemikleri. Göğüsleri iki top dondurma gibi duruyor bedeninde. Kalçası da ufak ama fazla çıkık, bayağı seksi bir kadın yahu. 

Yürüyüşü öyle zarif ki, öylece dursa karşında hiç konuşmadan bence her erkek onunla hiç konuşmadan da olsa bir ömür geçirmeye razı olur. Mevsimler gibi görünüyor. Her bir yanı bir mevsimi temsil ediyor gibi. Baharı, yazı, kışı hepsi bu kadında toplanmış. Dimdik, duruşu var. Köprücükleri kendine güven veriyor. Oldukça etkileyici ve yanıma kolay kolay yaklaştırmam dedirtiyor. İnsan böyle bir kadına hayran kalmasın da ne yapsın. 

İşte benim durağıma da geldik. Benim güzel mahallem. Aynı suratlar aynı yollar aynı ben her gün aynı yaşam. Zaten... Aslında düşündüm de ölsem ya artık ben. Ne yapacağım ki daha? Aklıma geleceğe dair yapacak hiçbir şey gelmiyor. Bir planım yok. Günü bitirmek için yaşamaktan bunaldım. Hayatımdaki amacım neydi unuttum, belki de hiç düşünmemiştim, onu da unuttum işte.

Sanırım ben 'umut' diye Cem'e sarılmışım. Belki bir gün olur da beni sever diye onunla yaşamış durmuşum. Bir dakika hatırlıyorum evet hatırladım. Üniversitede ilk yılımdı ve ilk Cem ile tanışmıştım. İlk gördüğümde pek etkilendiğim söylenemez. Onun ikinci yılıydı, daha ilk yıldan okulunu uzatmıştı. Ailesini kaybetmiş, derslere pek girememiş. Nasıl oldu filan sormak istemedim. O gün bir telefon geldi bana. 

İki gündür arkadaşımda kalıyordum, annemle babam doğalgazdan zehirlenmiş. Öyle dediler, kendimi kaybettim. Cem'i o ara anımsamıyorum aslında. Tek hatırladığım mezarın başında kafamı göğsüne yaslayışı ve alnımdan öpüşüydü. Ben o günden sonra hep Cem'e tutundum. O kendi derdini bende görünce sevecence yaklaşmış olabilir bilmiyorum ama ben hep Cem'de takılı kaldım. 

Ancak bugünden sonra benim gücüm kalmadı daha. Bu bir erkek yüzünden intihar filan değil esasında. Sadece kocaman bir hayatın içinde kendime yer edindiğim birini yok ettim artık. Bunu asla yapmamalıydım. Ölüme başka türlü alışmanın yolunu öğrenmeliydim. Bu kadar yaşamak yeter...

- Hemen aşk perisini çağırın.

- Efendim beni çağırmışsınız. Ne emredersiniz.

- Senin görevin ne!

- İnsanları mutlu etmek efendim.

- En son mutlu etmeye çalıştığın İrem'in başına neler geldi duydun mu?

- Ne olmuş İrem'e?

- Kız intihar etmiş İrem. Bu zamana kadar başımıza hiç böyle bir şey gelmedi. Sen aşk perisisin. Herkesi mutlu etmek yegane görevin. Kaç insanı sonsuza dek mutlu etmeyi başardın. Bu ne şimdi? İnsanları mutlu etmeye çalışırken onları ağlattığın oldu ama sonucunda hepsi huzurlu bir yaşam sürdüğü için bir şey demedik. 

Lakin...ölüm bizim hiç anlamadığımız bir fani gerçeği.  Bu tamamen Azrail meleğin görevi. Ne yaptın sen! Bugün tüm melekler ve periler olarak toplantı yaptık. Sayende ilk defa onlarla aynı masaya oturdum ve seni benim de onayımla hatta teklifi ben sundum. Mesleğinden men edildin!

- Ben ölmesini istememiştim, amacım asla bu değildi. Nasıl bir çırpıda beni yok sayarsınız. Yüzyıllardır tek bir şey için varlığımı sürdürüyorum. Mutluluktan başka bildiğim bir şey yok benim.

- Daha dikkatli olacaktın o zaman. İnsanlarla iletişim halinde olan sensin. Herkesi mutlu edemeyeceğini bilmen lazım. Sonuçlarını ölçüp tartman gerekirdi. İnsanlar ne dilediğine dikkat etmiyor. Yalnızca derin bir istek ve arzu içerisindeler. Gerisini sorgulamıyorlar bile. Her dileklerinin kendileri için iyi olacağını düşünüyorlar. Bunları bu zamana kadar öğrenemediysen artık gitme vaktin gelmiştir. Çıkabilirsin...

Ben İrem, bugün 30 yaşına girdim. Kendi halinde ikinci üniversitesini okuyan bir kadındım. Önce hukuk okudum, ailemin en büyük isteği savcı olmamdı. Başarı ile bitirmeme rağmen bana uygun bir meslek olmadığına kanaat getirince ikinci bir üniversiteye başlamaya karar verdim. İletişim fakültesinde öğrenim görmeye devam ettim. 

Standart bir yaşantım olmasına rağmen mutsuz sayılmazdım. Ardından ölümle tanıştım, kendisini çok soğuk buldum. Sürekli üşüdüm durdum. Sonra birine dayandım. Öyle yaslandım ki, yorulacağını düşünemedim bile. Yoruldu bir gün, çekti kendini. Düştüm, canım yandı, kanadım. Kan hiç durmadı biliyor musunuz. Betim benzim attı, soldum, yemedim, içmedim. Zamanla bu sağlığımı çok etkiledi. Bir gün dayanamadım ve ben öldüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder