25 Ağustos 2013 Pazar


1988 Şili referandumundan yola çıkan bir film, 'No'. Karısından boşanan ve oğluna düşkün reklamcı René Saavedra, uluslararası baskılar yüzünden ülkesini referanduma götürmek zorunda kalan diktatör Augusto Pinochet'e karşı 'hayır' kampanyası düzenler. 

Filmin en güzel sahneleri hiç kuşkusuz 'evet' ve 'hayır' diyenlerin çekişmeli reklamları olmuş. Özellikle 'evet' diyen kesimin reklam sloganlarını izlediğinizde biraz da olsa geçmişe hakim iseniz hiç yabancı gelmeyecektir. Örneğin devlet başkanlarının, diktatörlerin bu tarz sloganlarda çocukları kullanması!

Bir halk ancak duygu sömürüsü yapıldığında 'acaba?' der. Öyle ki 'evet' denilmesi için diktatörün sürekli bir çocuğa sarılması hatta o kadar mükemmel yönetilen bir ülke ki, halk diktatöre o kadar şükran borçlu ki, bir çocuğun ağladığına bile şahit oluyorsunuz.

'Hayır' diyen kesimin ise reklamları daha yaratıcıydı (bu benim fikrim elbet). Bir kadının, kalçasına dokunarak boynuna kadar ellerini uzatıp, "buraya kadar geldi HAYIR!" demesi, iki karı kocanın, "- bu gece olur mu?- hayır, - ama lütfen? - hayır! hayır! hayır!" demesi, filmi izlerken tebessüm uyandırıyor.

'Hayır' denilmesi için halkın bam teline dokunulmamış da değil aslında. Bir sahnede, 'evet' denildiği taktirde her şeyimizi kaybedebileceğimizin vurgusunu yapmak adına, bir takım eşyalar dozerle eziliyor. Ardından bir kız çocuğu oyuncağıyla oynarken, tam dozer onu da ezecekken  karşınıza 'HAYIR' yazısı çıkıyor. İtiraf etmeliyim ki gerçekten yaratıcı ve vurucuydu.

Bu tarz filmlerin bir gereklilik konusunda izlenmesi kanaatindeyim. Filmi izlerken dünyanın bir ucunda neler yaşanıyor demiyorsunuz. Aksine o kadar bilindik manzaralar ki. İlk defa 'No' adlı filimle de çıkmış değil. Zamanla bunu bir hobi haline getirdiğinizde algılarınız, bakış açılarınız değişiyor. Barış sadece Şili'ye ya da Türkiye'ye özgü değil.

Dünyada barış olmalı. Yani hayatında hiç gitmediğin bir ülkede yaşanan, yaşamın boyunca göremeyeceğin bir insanın çektiği yoksulluk, şiddet, savaş... Bunlara karşı duyarlı olunmalı. Hani mümkünse başkasının derdi seni üzmeli.

Özellikle de böyle talihsiz dönemleri yaşamayan şanslı kesimin bizzat vakit ayırıp seyretmelerini diliyorum. Dünyayı gelecek nesil kurtaracak. Tarihi bilmeyen, geleceği nasıl görsün??

Pablo Larrain'in yönetmen koltuğuna oturduğu, baş rolünü Gael García Bernal'ın paylaştığı film, 2012 Cannes Film Festivali'nde dünya prömiyerini yaptıktan sonra Sanat-Sinema Ödülü almış bir yapım. Dram türünde olan bu filmden bir kesit;

"İnsanları korkutmak istiyorsanız onları geçmişiyle korkutun, sonu görünmeyen ekmek kuyruklarıyla. Muhalefet sosyalist feryatlarına devam edecektir. Ama insanların ilgilendikleri tek şey, onları dağıtacak sadaka. Ayrıca sosyalizmle nasıl perişan olduklarını biliyorlar. Onlara zengin olabileceği bir sistem yarattınız. Dikkat edin herkes demiyorum, herhangi biri diyorum. Eğer herkes o herhangi biri olmaya oynuyorsa kaybetmezsiniz" 'NO' filminden evet için!

Bir asker, birini hunharca sürüklerken: - Bu adam barış istiyor
- Bu adam barış istiyor ( asker de vatandaş da)
- Bu adam Şilili
- Bu adam da Şilili
- Bu adam inandıkları için mücadele ediyor
- Bu adam da inandıkları için mücadele ediyor.
- Bu adamaların barış içinde yaşama hakkı var. Ve inandıkları için çalışma hakkı var. Ulusumuz ancak bir Şilili başka bir Şilili'den korkmadığı zaman büyür. Şili, ancak herkesin ana vatanında bir yeri olduğu zaman büyür. Ve bir daha böyle şeyler olmaz. Savaşta herkes korku içindedir. Barış demokrasiyle gelir... 'No' adlı filmden "hayır" diyenler için...

Başrol oyuncusu Gael García Bernal'in diğer filmleri:

Paramparça Aşklar Köpekler (2000), Anadı da (2001), Motosiklet Günlüğü (2004), Kötü Eğitim (2004), Babil (2006), Körlük (2008), Rüya Bilmecesi (2006), Sekiz (2008), Aşk Mektupları (2010), Yalnız Gezegen (2011), El Ojo en la Nuca (2001), Şimdi Patlayacağım (2008), Devrim (2010), Silence (2013)

Yönetmen: Pablo Larraín
Tür: Tarihi, dram
Oyuncular: Gael García Bernal, Alfredo Castro, Antonia Zegers | See full cast and crew





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder