Bazı anlar vardır içinde insan olmayan ama yüreğini telaşlandıran. İlk bakıştaki etkilenme haline benzer. Ben uzun yolculukları hep buna benzetir. Kalbim kıpır kıpır olur böyle zamanlarda. Bavul hazırlamak sonraya attığım en son şeydir. Bir daha ne zaman gideceğimi bilmediğim o yeri zihnimden silmek istemem. Arada böyle saçma sapan bir anda ya da tam da sana ihtiyacım olduğu dönemde aklıma gelsin ki birilerine dil dökmek zorunda kalmayayım.
İnsan konuşmaktan yoruluyor bazı bazı. O yüzden önce bilet işini hallederim. Kesinlikle gece saatleri olmalı. Gün batımından sonra hafif serince belki. Sonra şarkılar seçerim kendime. Uzun bir otobüs yolculuğu beni bekliyor. Aslında trenleri daha çok severim. Ama onların bir hasret tarafı vardır. Gitsem de dönsem de hep ağlayasım gelir. Hüzün bana her zaman iyi gelmez. Şu an otobüs olsun istedim. Yolda konuşmayı sevmem ama olur ya erdemli bir amca oturur yanıma.
Dünyada az bulunan cinsten. Benim ilk defa gittiğim yer, onun memleketidir. Çocukluğundan başlar anlamaya, hiçbir kitapta yazmaz anlattıkları. Bak işte o zaman dinlerim o dili. Dinlemelere doyamam da ses etmem lakin beni konuşturmasınlar. Konuşmayı hiç sevmem. Yolculuğun kendince yorucu bir tarafı var zaten bir de sesim beni yormasın. Yol sisli olsun isterim. Çamurlu patikalardan geçelim, sanki ölüme gidiyormuşuz da son anda ıskaladık gibi biraz heyecanı da olsun.
Yağmur yağsın mutlaka. cama şıp şıp çarpsın ki uyumayayım. Bir kere böyle bir anım olmuştu. Sevgilimin yanına gidiyordum. Öğrenciyim o zamanlar. Özlemiş beni, saat-hava mı dinlerim hemen çıktım evden. Sonra kavga edip ayrıldık. Hayat tuhaf şey, bilseydim gitmezdim. Gece öyle sert geçince varacağınız yer bir kasaba ve mevsimlerden yaz ya da baharsa eğer, sabahıne güneş bir yakar ki insanı sorma. Yere ayak basar basmaz, gökyüzü hayatın kısaca özetini sunar. İşte yaşam bu kadar.
Ölmediysen her gecenin bir sabahı olduğunu unutma ama buna da alışma gece seni yine bekler. Her tatile bir yaz aşkımı bulma umuduyla başlarım. Ne bileyim filmler, müzikler, kitaplar filan öyle değil mi? O serin tatlı yaz veya bahar akşamlarında insan birinin bakışlarını üzerinde hissetmez mi? Derler ya, havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez başka zaman olsa hayatta etkilenmeyeceğin kadın/adamdan etkileniverirsin o anda işte. O yüzdendir ki kısa sürer zaten yazın aşkı. Bende genelde çocuklar engel olur böyle tatlı kaçamaklara.
Muhakkak bir çocuk görürüm ama bir hafta ama bir ay, tüm zamanımı ona ayırırım. Kim bilir yaşayacağım kaç hayatı es geçmişimdir. Ne yapayım çok seviyorum çocukları. Sevmeme rağmen anne olmak istemiyorum. Katı bir kural değil bu hayatımda. Korkuyorum sadece. Ona yetemezsem diye, ya anlayamazsam? Çocukları sevmek başka anne olmayı hakkıyla yerine getirmek başka. Hepsi bir yana ya ondan önce ölürsem?
Yeterince öksüz yetim çocuk varken kendi çocuğumu nasıl annesiz bırakırım. Bu yüzden senelerdir evlat edinmek istiyorum. Ona da yetemem diye daha cesaret edip de gidemedim bir yetimhaneye. insan ne kadar cesur olduğunu sansa da bir yerleri ne kadar tırsak. Ben kafamdaki bu soru işaretleriyle uğraşırken Dalyan'a gelmişim bile. Sazlıklardan havalanan bir bir Muğla beldesi. Fotoğraflarından daha ufak olan küçük bir butik oteldeyim. Çok şirin sayılmasa da temiz bir yer. Farkında olmadan yolculuk yormuş beni. Uzun zamandır uyku problemi çekiyorum aslında.
Kuan diye bir grup var. İyi geliyorlar bana. Onu açtım uyumuş gitmişim sonra. Uyandığımda saat 17.00'ye geliyordu. Sonra ne oldu biliyor musun, gözlerimdeki çapakları çıkartmak için yüzümü yıkadım. Bundan sonrası basit. Çok basit ya karnım acıktı bir şeyler yemek için restoran aramaya çıktım. Hem gezmiş de olurdum. Bu yani bu kadar. Gezerken karnımın o kadar acıkmadığını fark ettim. Daha doğrusu hemen yemediğim için açlık hissim gitti. Zaten sıcak insanın canı bir şey istemiyor. Buz gibi bira istiyorum. Rakı olsaydı iyiydi de insan iki kelam edecek birini arıyor.
Şart değil tabi ama yalnızlığımı yüzüme vuruyor ve şu an tatildeyim kendimi kötü hissettirecek her şeyden uzak durmak istiyorum hem de her şeyden. Bir hafta da olsa. Nasılsa döndüğümde kiramı geciktirdiğim için kapıyı daha sert vuran bir ev sahibi, veresiye defterini biraz daha zorlarsak ansiklobedi yapacak bir bakkal ve kendini uzun zamandır buzdolabı gibi hissetmeyen, akranlarının kapısı yiyecekten kapanmıyorken bizimkinin yeni bir tür hayvanla her an karşılaşabileceği gerçeği beni bekliyor. "Tamburuna, kemanına, defineee sen de katıl" diye bir şarkıyla uyanıp barda çalan "Had gel buluşalım köprünü naltında kimseler görmesin" şarkısıyla geceye devam etmek biraz ilginç olmadı değil.
Sonra onu gördüm. Yeni sipariş vermiştim, içkiden bir yudum bile almadım. Sarhoş olmadığımdan onun 'o' olduğuna eminim. Barıştı o vallahi de o. Hemen önümü döndüm. Biramı içmeye başladım. Çaktırmadan karşımdaki aynadan kendimi süzdüm. Ne kadar berbat görünüyorum. Tatildeyim ama gündüz sere serpe uyuyunca denize giremedim tabi. Süt beyaz tenim maşallah yerli yerinde. Makyajsız soluk ve yüzü gözü şiş bir surat. Sen o kadar adama hayranlık duy bir de tatilde karşılaş tipe gel. Offf bu bedevilik sülalede bir bana mı özgü ya. Bir dakika biri yanıma geliyor. Gölge görüyorum yan profilimden. Hayır şu an değil. Daha fazla içmem lazım.
- Yağmur naber?
- (İyi bok yedin. Sırf sen beğen diye 300 TL verdiğim kırmızı elbisemle yanıma bile yanaşma şimdi gel...) Aaaa Barış, naber yaa, ne işin var burada. Dünya ne kadar küçük (inş cnm yha da de iyice klişeye vur Yağmur afferin sana. Dünya küçükmüş geri zekalı ya)
- Gerçekten öyle. Demek aynı anda izin kullanmışız. Senin yıllık iznin olduğunu bilmiyordum. Aslında tam bir yılım dolmadı haklısın. Ama yaz gelince rica ettim. 2 ay için kalbimi kırmadılar sağ olsunlar. İdare ediyor arkadaşlar. Yeni gelen de işi bayağı öğrendi. Gözüm arkada kalmadı yani. Sen nelere yapıyorsun? Dalyan nereden çıktı? Sen pek Türkiye'yi gezmezsin, malum yurt dışı senden sorulur (Yağmur ne saçmalıyorsun sen ya, adamı resmen sorguya çektin. Şu an var ya iticiliğin tarihini yazıyorsun)
- Olur mu çok gezdim Türkiye'yi de. Gerçi bu seferki biraz farklı. Hem gezmek hem iade-i ziyaret.
- Nasıl anlamadım?
- Kız arkadaşımın ailesi burada yaşıyor. Daha önce de gelmiştik. Bu defa biraz daha kalabalığız. Kız istemeye geldik yani
- (Kız istemeye geldin de ne sikime buradasın) Ah ne hoş, çok sevindim senin adına. Demek...hım...Gelin hanım kim? Tanıyor muyum?
- Bildiğini sanıyordum. Başak, bizim iletişim koordinatörü
- (Hiç anlamadım ya. Orospu Başak'a bak sen. Hayır salak da o kadın. Tuvalette onu gördün mü sen hiç? Bir şey diyorsun, aynaya bakarak yanıt veriyor. Kendini süzmekten memelerini yicek bir gün endişe ediyorum). Bilmiyordum ama iyi kadın bulmuşsun. Çok doğru bir tercih gerçekten. Hayal ettim de inanılma yakışırsınız (topukluyla yürüyememesine rağmen ısrarla giriyor ya hayal ettim de, koluna girince inşallah ikiniz de düşersiniz yolun ortasında)
- Sen kiminle geldin?
- Tek geldim aslında erkek arkadaşımla gelecektim de onun işleri çıktı. Yarın burada olacak inşallah (iyi salladın he, bazen kafan çalışıyor)
- Süper. Eee yarın birlikte takılalım. Rakı balık yapacağız bizimkilerle. Siz de gelin, muhabbet olur.
- (Yaaa parayla tutarım birini gelirim artık) Bir gelsin de söz vermeyeyim şimdi. Yorgun olur filan ona sormadan kesin geliriz diyemem.
- Tamam bak bu numaram, yarın yazarım sana ona göre konuşuruz yine olur mu?
- Tabi tabi olur
- Ben kaçtım o zaman, hadi görüşürüz umarım yarın.
- Umarım
Ya ben ne yapacağım şimdi. Cidden adam mı tutsam gerçekten. Yok ya bir de ona mı para vereceğim. Zaten ne işim var orada. Bu ne mazoşistlik. Bile bile acı mı çektireyim kendime
- Bence de uğraşma
- Sen kimsin be. Beni mi dinliyorsun sen?
- Özel bir çabam olmadı şahsen. Yanımdasın, konuşuyorsun diye "Sus bir beynimi siktin" diyeceğime dinlemek daha kibar bir yaklaşım gibi geldi.
- Aman çok marifet sanki bana
- O adamla sen olamazdınız zaten
- Bak sen, nereden belliymiş?
- Saat gecenin 02.00'si hala kafasında güneş gözlüğü olan adamla ne yapacaksın Allah aşkına. Çocuk olma, tuğlanın ötesindeki duvarı görmek için yeterince büyümüş olmalısın. Psikolojini bu kadar etkileyecek kadar adamın büyütleecek bir şeyi yok inan.
- Kimseyi büyüttüğüm filan yok benim bay çok bilmiş
- Ben bayan desem "Bayan değil kadın" diyecek bir kafanız var sizin. Bunu da gayet büyütebilirsin. O kapasite var sende. Çok düşünceliyiz diye geçinip duruyorsunuz da her şeyin ayrıntısına inmekten basit olanı da zora sokuyorsunuz. Bak bunlar hacetteyken gazete okumamanızdan kaynaklanıyor.
Zihninizi boşaltır, daha geniş bakarsınız olay ve durumlara. Görünmeyen peçeler takıyorsunuz suratınıza. Bir boşluk olmayagörsün hemen yangın yerine çeviriyorsunuz ortalığı. Yahu ne gerek var. Sana bir şey diyeyim mi, tüm bu insanlar hiç bir yere ve her yere ait. Kafanın sakinleşmesine izin ver. Buraya gelmeden önce de buradaydın, ayrıldıktan sonra da burada olacaksın. Gidiyorum ben, daha bir sürü işim var.
- Hey adın ne?
- Bak hala aynı şeyi yapıyorsun. Adımı merak edeceğine anlattıklarımın üzerinde dur biraz. De ki, Ahmet de ki; Mehmet ne fark eder? Diline ne kolay geliyorsa o ismi tak bana. Bu arada adam kazağını omuzlarına atmış. Gerçekten çok itici bir görüntüsü. Yatı olan 60 yaşındaki 18 yaş bağımlısı sübyancı şairlere benziyor.