Saat sabaha karşı 05.00 olmuş. Uyuyamıyorum, neden bilmiyorum ama yapamıyorum. Bilgisayarımı açtım, eskiden olsa kitap okurdum biraz uykum gelirdi. Sözsüz herhangi bir müzik açtı mı çok değil yaklaşık 1 saatim vardı. Ama artık bunu da beceremiyorum. Günümüz şartlarının getirdiği teknolojik.. dır dır dır. Sıkıldım aslında amann merak işte neyse. Aşk insanı uyutmuyor be. Güneş doğuyor şimdi bu yazıyı neden yazıyorum bilmiyorum. Pek de yazmayı beceremem ama içimden geldi.
Kimseye anlatamıyorum kanayan yaramı. Sanki sesli konuşsam daha da büyüyecek gibi geliyor. Ama sussam da her an patlayacak gibi. Belki dedim hani yazarsam bir şeyler düzelebilir. Yara diyorum da yara mı yoksa başka bir şey mi ben de bilmiyorum. Aşk mı sevgi mi gerçekten tanımlamasını yapamıyorum. Yazarsam ne olduğunu belki ben de çözerim dedim gitti işte öylesine parmaklarım tuşlara.
İnsanlar, ilişkiler, cinsellik, kadınlar, erkekler bunların hepsi çok garip. Yapmama dediğini yapıyorsun, isterim dediğini yapamıyorsun hayat öyle gidiyor. Hani şanslıysan birileri denk geliyor da ben şansızlardanım. Bu dünyada birey olalı 40 yıl oldu hala beceremedim gönül işlerini. Yok yok sevmeyi bilmediğimden değil. Çok güzel severim ben bir insanı. Ne uğruna ölürüm abartı samimiyetsiz hallere bürünürüm ne de taktikler yaparak kendime bağlamaya başlarım. Ben severim işte öylesine öyle severim. Sevilmemek umurumda olmaz. O sevse ne kadar sevdiği hele hiç umurumda olmaz. Öylesine yalansız dolansız severim işte.
Severim dedim ya ben sanıyordum ki aşkın yaşı varmış. Ne bilim her şey gençlikte güzel be. Yaş geçtikçe insan bazı şeylerden utanıyor. 40 yaşına gelmişim olur mu sokaklarda öpüşmek. Benden yaşlı insanların sevişmesi bana nasıl iğrenç geliyorsa gençlere de benim yolun ortasın öpüşmem kesin sevimsiz gelir. Ya da ben öyle düşünüyprum bilmiyorum. Gençlerin kafasına artık eskisi gibi giremez oldum.
Biz kadınlar çok ilginç yaratıklarız. Farkında mısınız bilmem ama güzel olan her şey her zaman kadınlara hitap edilmiştir. Sakallı iri yarı bir adama bir melek karateri yüklendiğini gördünüz mü hiç? Kadınlar çiçektir, erkekler böcek. Ben bu düşünceye katılmıyorum. Katıldığım dönemlerde iyi biriydim evet sevmeyi hep becerdim. Nasıl sevilmesi gerektiğini bilirdim. Çünkü içimden gelen hiçbir şey için cesaretsiz davranmadım. Böyle anlatınca güzel geliyor tabi. Tek taraflı dinlemeyin o zaman hikayemi. Hayatımda cesaretim konusunda cesaretsiz davrandım her zaman. Kaç ilişkiyi bitirdim, kaç kişinin atan kalbini parçalara böldüm bilmem.
Hayır yalan söylemedim hiç ben. Bir film vardı, "Mutluluk" adlı. Oradaki kız der ki; "ben hiç günah etmedim." Kişiye göre değişir benim günah edip etmediğim ama bana sorarsanı evet ben hiç günah etmedim. Onca yalan dolanın döndüğü bu kısır döngüde sadece içimden geleni dillendirdim. Evliymiş, bekarmış, sevgilisi varmış, arkadaşımmış hiç düşünmedim. Kalp attı, dil açıldı, gönül kırıldı. Zaman geçti, devran döndü ve bu yürek yalnız kaldı. 40 yıl.. elbet kolay değil. Hiç kolay olmadı ama döndü öyle bir şekilde.
En son kalbim bundan yaklaşık 3 ay önce attı. Kadınlar ilginçtir demiştim. Gençken kendinden büyüklere yaşlandığında da kendinden küçüklere bakarlar. Ben de öyle oldum. Bu klasik tabuya ortak oldum. Bir konserde tanıştık. Jaz sevebilecek bir çocuğa benzemese de ilk gördüğümde dikkatimi çekmişti. Yakışıklı olduğu için değil ama bu konserde senin ne işin var demedim değil. Bu yaştaki hele de yakışıklıysa club tarzı mekanlarda çıtırları götürmesi gerekirken temiz yüzlü delikanlı beni oldukça etkilemişti. Ama genç işte, ah 20'li yaşlarımda olaysadım keşke. Neyse dedim müziğin ritmine kendimi verdim, çocuğu da unuttum.
Eskisi gibi değil tabi artık alkolün fazlası bu bünyeye zarar vermeye başladı. Dışarı çıktım, kusacaktım ama hep o yaşlılık psikolisi beynime öyle bir işlemiş ki biliyorum abartıyorum ama kendimi tuttum. Tuttukça başım daha çok dönmeye başladı tam düşüyordum o güzel yüzlü çocuk kolumdan tuttu. Öyle baktım, iyileştim resmen. Mide bulantısı, baş dönmesi herpsi geçti. "İyi misiniz?" dedi. "evet evet teşekkür ederim, gayet iyiyim" dedim. Ne kadar gitmesi için rica etsem de yanımda kalmak istedi. "Pekala" dedim. Başladık sohbet etmeye.
öyle bir andı ki nasıl desem. O konuştukça konu konuyu açıyor. Ve hepsi birbirinden farklı konular. Her bir mevzuda kendimi farklı yaşta hissediyordum. Lise, üniversite, iş bulamadığım bunalımlı dönemler, iş hayatı, 30'lu yaşların verdiği kadınlık ve şu an. Anlattıkça güzelleşiyor güzelleştikçe hüzün basıyordu. Hatıralarımı hiç bu kadar canlı tanığı olmamıştım. Derken öpüşmeye başladık. Neden nasıl oldu hiçbir bilgim yok. Sadece öpmek istiyordum o kadar. Bir daha göremeyeceğimi biliyordum. Anılarımı hatırlamak yetmedi sanırım biraz da hissetmek istedim galiba. Ve hiçbir şey söylemeden ayrıldık. Eve gidince direkt uyudum ertesi gün işe gitmek için evden çıkarken kapıyı kitlemek üzere anahtarımı bulamadığımı farkettim. Montumun cebine koymuşum. Elimi cebime atmmala küçük bir kağıt geçti elime.
"Adımı hiç sormadın. Ben Fırat, seni tanımak çok güzeldi. Belki bir daha görüşmek istersin bu numaram" yazıyordu. Ellerim, kalbim tüm vücudum titriyordu heyecandan. İşe gittim, tüm gün notu düşünüp gülümsemeye başladım. Bir yandan gülüyorum bir yandan utanıyorum. Akşam kapıyı açar açmaz onu aradım. Kapının önünde montumu bile çıkarmadan saatlerce konuştum. Tekrar görüştük sonra tekrar tekrar... Görüştükçe daha çok bağlanıyordum. Ben bağlanırken o uzaklaşıyordu. Farklı gelen gizemli kadın gizemini kaybetmişti artık. Keşfetmeye başlayınca başka yerlere sehayat etmek istersin. Daha fazla gezmek daha fazla öğrenmek. Bir gün birakacağını biliyordum ama bu denli hemen sıkılacağını düşünmemiştim.
Bir gün geldi ve o klasik cümleleri sıraladı. 40 yaşındaki bir kadın için fazla tabulaşmış cümlelerdi. O kadar çok dinlemiştim ki. "Keşke gelişin gibi samimi olmayı deneseydin" diyecektim nedense sustum. Susmak kolayıma gelmişti evet genç olsam o fevrilikle bir sürü hakaret edebilirdim. Şarkılar dinlerdim, ağlardım, içerdim ve hayata devam ederdim. Ezginin Günlüğü'nün bir şarkısı var ya "Aşk hiç biter mi?" der. İşte benimki de öyle bir şeydi vakti zamanında. Bitmezdi de bana acı iyi gelirdi bir zamanlar. Şimdi ölüm zamanımı hesaplıyorum. Bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Hayatta olan arkadaşlarımla daha fazla vakit geçirmeye çalışıyorum. Seyahat ediyorum mesela ilginç şeylerle tanışıyorum. Yüzüm "çok seneler geçti" diyor ama gezdikçe "daha var" diyebiliyorsun.
Sonra dedim ki; "bana kaybolan yıllarımı verseler yine yapardım..." Çünkü insan kırıldıkça artık yapacaklarından kendisini sorumlu tutmuyor. Sen ne kadar başkalarını düşünerek de yaşasan olmuyor işte. Düşünme! Düşündükçe üzüleceksin, illa ki bir şeyler düşünmek istiyorsan kendini düşün, sen kendini düşünürsen herkes de seni düşünür. Acımasız ama yaşam tam da böyle bir şey
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder