1 Mayıs 2025 Perşembe

Çaba

Bu yaşıma kadar yaptığım en iyi rutin sanırım çalar saatle uyanmamak oldu. Güneş ışığının yüzüme vurduğunu hissederek güne başlamak gibisi yok. Keşke devamı da öyle olsaydı....

İnsanın sevdiği şeyi meslek haline getirmesi pek de iyi bir şey değilmiş sanırım. Çevremdeki insanları dinlemeyi, onlara yardımcı olmayı küçük yaşlardan beri çok severdim. Annem öyle yetiştirdi beni. Babamı tanımış olsaydım nasıl olurdu bilmiyorum ama buradan feyz alıp psikolog olmak sanırım yanlış bir seçim oldu.

Her yeni güne sorunla başlıyormuş gibi hissediyorum. Dinliyorum, dinliyorum, dinliyorum ve kimseye yardımcı olamıyorum. Yaklaşık 10 yıl önce böyle değildi hiçbir şey. 

Zengini fakiri, bekarım evlisin, bu ülkede kimse mutlu değil. İşim onları mutlu etmek de değil fakat bu kadar dış etkenin olduğu bir ülkede ne başkasına ne kendime yardımcı olamıyorum. Daha kötüsü artık kendime de yardımcı olamıyorum. 

Güne en zor danışayım ile başlayacağım. Beril hanım yıllardır bana geliyor. Artık yardımcı olamayacağımı anlayınca durumumuz terapiden ziyade daha çok muhabbete dönüştü. Ancak her seans bittiğinde kendimi daha başarısız hissediyorum. 

- Okan Bey günaydın. Beril Hanım geldi alalım mı?
- Evet lütfen gelsin.

————

- Merhaba hocam nasılsınız kusura bakmayın 10 dakika geciktim, malum İstanbul trafiği 
- Hoş geldin Beril. Sorun değil otur lütfen. Nasılsın? Tatilin nasıl geçti?
- Tatil işte Instagram'ıma bakarsanız mükemmel olduğuna yemin edebilirim ama benim için öyle miydi tartışılır. İnsan nereye giderse gitsin kafasını da oraya götürüyor ya bu yüzden hiçbir şey bana keyif vermiyor.

Eşim öldükten sonra bunu daha çok hissetmeye başladım. Şahane biriydi biliyorsunuz hep anlatıyorum. Tüm mal varlığını bana bırakınca çalışmaya da gerek duymadım. İnsan hayatta bir şey için çabalamayınca yaşam ne kadar sıkıcı oluyor. Stresten uzaklaşmak için işimi bıraktım. Meğer stresin makulu insanı ayakta tutarmış. Komik gelecek ama fakir insanlara özeniyorum desem güler misiniz?

- Baktığın tarafı anlıyorum neden güleyim. Ama anlamadığım neden bir seyler için çabalamak istemediğin. Geçim sıkıntısına yani tek bir noktadan hayata bakmak sağlıklı bir bakış açısı değil. Eskiye dönelim biraz eskiden Beril ne yapmaktan hoşlanırdı.

- O kadar kötüydü ki her şey ben sadece çok çalıştım. Bu ayı da atlatsak diye ömrümün yarısını geçirdim, taa ki eşimi tanıyana kadar. Hobi bana hep zengin işi gibi geldi. Yapmaya vaktim de olmadı açıkçası. Vaktim varsa da onu da ek iş yaparak harcadım. Şimdi sudan çıkmış balık gibiyim. Neyi sevdiğimi bilmiyorum, kendime çok yabancıyım. Bu yabancı bana o kadar uzak ki anlamakta zorluk çekiyorum. 

- Ölen eşinle evlendikten sonra da mı hiç sevdiğin şeyler olmadı. 

- Onun sevdiği şeyler vardı. Ben hep ona eşlik ettim. Onunla beraber birçok şeyi denedik. Şimdi fark ediyorum ki ömrümün diğer kısmını da başkasının hayatını yaşayarak geçirmişim. Koca bir hiç gibiyim. Şimdi ölsem beni çevremdekiler nasıl hatırlar, hatırladıkları anlar ne kadar doğru olur bilmiyorum.

- Koca bir ömür ve iki farklı hayat diyorsun. Belkide bocalama sebebin bu. 

- En azından çocuğumuz olsaydı ona tutunabilirdim. Bunda bile onu düşündüm biliyor musunuz! Eski evliliğinden olan bir kızı vardı zaten. Benden de hiç böyle bir talebi olmadı. O istemeyince ben de istemiyormuşum gibi hissettim. 

- Tekrar aşık olsan aynı şeyleri yapar mıydın?

- :)) 'Şimdi sana kaybolan yıllarını verseler' diyorsunuz. Konuşmanın en başında söyledim ya insan nereye giderse gitsin kendi kafasını da götürüyor diye. Bu durumda da önce kendimi düzeltmem gerektiğini düşünüyorum.. Bu psikolojiyle başkasına da aşık olabileceğimi sanmıyorum. Çocukluğumu düşünüyorum. Sorumluluk almadığım, geçinmek zorunda kalmadığım zamanları. Sanırım en kendim olduğum dönem oydu. 

- Çocukluğum deyince ilk aklına ne geliyor? 

- Bir sürü ani var tabi ama ilk derseniz amcamın Mardin'den bizi ziyarete geldiği gün geliyor. Annemle babam boşanacaktı. Amcam da arayı bulmak için gelmişti. Evde şiddetli bir kavga oldu. Amcam beni dışarı çıkardı. Bakkala götürdü. Çikolata filan almaya kalktı, kabul etmedim. O kadar ısrar etti ve asla kabul etmedim ki neden öyle yaptığımı düşünür dururum hala.

- Daha küçük yaşta almayı bilememişsin, yetişkin olunca bu devam etmiş. Evlenince de aksini yaşamak senin dengeni bozmuş. Denge güzel şey Beril. Hayatının orta noktasına bunu koymayı başarırsan yaşamını mükemmele yakın devam ettirebilirsin.

- Peki ya devam ettirmek istemiyorsam?

- Görmeyi bilir misin? Buna çaba harcayarak başlayalım mı? Çaba senin için bilinen bir kelime, maddi kaynaklı sıkıntılarında zamanında bunu yapmışsın. Aynısını yapacağız şimdi de görme üzerine olacak.

- Tam olarak ne yapmam gerektiğini anlamadım.

- Yani şunu diyorum. Hayatına son vermek biraz basit olur senin gibi biri için. Yaşam mükemmel bir deneyim Beril. Çiçekler, denizler, insanlar, gökyüzü. Gercekten görmesini bilirsen o kadar da kötü değil. 

Şöyle düşün yola çıkıyorsun. Hava karlı kötü bir yoldan geçeceksin. Eğer buna odaklanırsan etrafındaki manzarayı göremezsin. Vardığında ilk gördüğün kişiye ne kadar kötü bir yol olduğuna dair şikayette bulunursun. Yaşam da böyle. Sadece kötü tarafından bakıyorsun. Örneğin başkalarına yardımcı olmayı, insanları mutlu etmeyi hiç düşündün mü?

- Tabi ki kaç derneğe üyeyim, sosyal medyayı aktif kullanıyorum. Yardıma ihtiyacı olan her şeye ulaşıyorum.

- Tam olarak öyle bir şeyden bahsetmedim. O vicdan rahatlatma oluyor biraz. Mesela 'çabalamak' dedin. Özlem duyuyorsun. Örnek vermek için diyorum ne olabileceği konusunu biraz düşün. Chatgpt'ye sormadan :) 

Bir mekan açabilirsin. Orada çalışması gereken insanlar olacak. Garsonu, şefi vb. ve bu insanların geçim derdi var. Hem kendi işini yapıp hem de insanların emeğinin karşılığını vereceksin. Bircok şeyi bu kadar pahalı olduğu bu dönemde onlara çok daha iyi maaşlar ve haklar vererek, onları mutlu edebilirsin.

- Urla'da bir restoran belki. Eşimle farklı ülkelere gittiğimizde tadımlık lezzetler denemeyi çok severdik. Benim şahane bir gurme olduğumu düşünürdü. Hem İstanbul'dan da uzaklaşmış olurum. Sanırım biraz heyecanlandım.

- Hayali bile güzel gelmiyor mu? Başlangıç mükemmel bir deneyimdir Beril. Sağlıklı bir aktitive olduğunu düşünürüm.

Terapi bittikten sonra Beril 3 seans daha geldi. Arkadaşımla sohbet eder gibiydik. Aşama aşama her şeyi düşünmüş benden fikirler istiyordu. Birlikte her şeyi genel haritasını oluşturduk. 1 aya kalmadan Urla'ya yerleşti. 1 yıl sonra genç bir garsonlar evlendiğini öğrendim. Geçen gün bana ultrason fotoğrafını attı. Çok mutlu görünüyordu. Üzerindeki notunda;

'Yeni çabam' yazıyordu....:)

26 Mart 2025 Çarşamba

Sevmekle başla, 'kendinden'

Meslek hayatıma editör olarak başladım. Uluslararası ilişkiler mezunuydum istediklerimi yapamadım. Uzun süre işsiz kaldım, kendimi okumaya, izlemeye vermiştim. 

Sonra bu kadar okuyorum yazmak nasıl bir şey acaba derken kendimce bi yerden başladım. İyi yazılar değildi ama yazmak bana çok keyifli geldi. Sonra neden iş olarak yapmayım ki diye düşündüm. Bağımsız İnternet gazetesinde editörlük yaparken tek hayalim spiker olmaktı. 

25 yaşlarındaydım, ne okusam doğruymuş gibi geliyordu. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildi. O hayran kaldığım yazarların ne kadar ahlaksız insanlar olduğunu gördüm, önemli diye verdiğimiz haberlerin perde arkadaşına bakmadan kaç bin kişinin izlemesini sağlıyorduk.

Hiç para almadan çalışıyordum. Bir gün geç vakit sabah servis edilecek köşe yazılarını sisteme girmeye başladım, o babamdan büyük adamların 'çok yoruluyorsun istersen akşam bi şarap içelim' tacizelerine maruz kalmaya başlayınca bıraktım.

Siyaseti seviyordum ama okuyordum araştırıyordum. Gezi Parkı döneminde her gün eyleme gidiyordum. Bu ülke için bir seyler yapıyordum. Duyarlı bi vatandaş olduğuma çok inanmıştım. Olaylar birden hiç ummadığım şekilde büyüdü, ölenler, yaralananlar. Benim amacım çok başkaydı aslında. Aynı anda hem farkındalık hem ne kadar cahil olduğumu fark ettim. O günden sonra içinde siyaset olan her şeyden uzaklaştım.

Kaç gecekondu yıkıldı alışveriş merkezleri, devasa rezidanslar için hiçbiri böyle bi eyleme tanık olmamıştı. Fetö ve AKP çatışmasının kurbanı daha doğrusu piyonu olduğumu bilmiyordum fark etmem çok zamanımı aldı. Olan o eylemde ölenlere oldu. 

Medya gerçekten ne kadar güçlüydü. İstediğini veriyor, köpürtüyor, istemediğini saklıyordu. Propagandacı bi kitle birkaç sevilen ünlüyle her şey kocaman bi tiyatroya dönüşüyordu. Bi haber yayınlanıyor, asla arkasını sorgulamadan herkes her şeyi paylaşıyordu.

AKP yönetimi artık o kadar sınırlarımızı, hayat anlayışımı, en önemlisi ülkemi sevmemi o kadar zorlaştırıyordu ki Ekrem İmamoğlu bir vatandaş olarak bana kurtarıcı gibi gelmişti.

Siyasetin ne kadar pis bir şey olduğunu unutmuşum. Yeni nesil Cem Uzan vakasıyla karşı karşıya kalmışız haberim yok. AKP yönetimine karşı olmam başka bir yolsuzluğu kabul edeceğim anlamına asla gelmez.

Kimsenin de gelmemeli. Yapılan usulsüzlük listesi. IBB bütçesiyle alınan villalar, İstanbul senin uygulaması üzerinden (İngiliz meşeyli) binlerce insanın erişimine ulaşıp bunu kullanacak olan bi kuruluşu da partiyi de destekleyemeyeceğim.

"Herkes yolsuzluk yapıyor ona bakarsan AKP'nin yanında..." asla kabul edemeyeceğim cümle! Hatta bu ne sığlık, böyle bir şey olabilir mi? 

Yapılan yolsuzluğu yine kendi CHP içinden birinin şikayeti üzerine olayın patlaması, ki bundan yakın zamanda hepsinin haberi olacak olması ama suçu AKP üzerine atmak için yine eş zamanlı Cumhurbaşkanı adaylığını duyurması şahane ama az zekalı bi strateji. 

Milletimiz mağdur edebiyatını ve arabeski sever. Birden milyonlarca insanı yanına aldı. Emin olun ki AKP'nin en son isteyeceği şey budur:) O yüzden şu an o tarafta moraller bozuk ve sesleri çıkmıyor.

Kendi kendini bitiren bi parti, arkasına özellikle dönemin tarih ve siyasetten bi haber olan bunu bi oyuna dönüştüren eylemci gençleri (Sorgulamıyorsunuz üzgünüm), yine elde sıfır AKP falandı filandı.

Bu ülke hiçbir zaman demokratik bir ülke olmadı. Her sey sistemlidir, başa gelecek insan, onun kalma süresi, yeri gelecekse yani suikasta ugrayacaksa bu bile organizedir. Bu ülke kimleri yedi, faili meçhul konusunda bi dünya markasıyız.

Artık bi birey olarak. Kendimle ilgilenmeye kendimi sevmeye odaklanıyorum. Bunu çok iyi yaptığınızda güzel de seviyorsunuz ve karşınızdaki de değişiyor. Bunu herkesin yaptığını düşünürseniz ancak bi millet bazı şeyleri daha az hasarlı atlatabilir.

Çok sinirliyiz, çok agresifiz, çabuk tüketiyoruz, çabuk unutuyoruz. Story'ler markaların boykotuyla dolu. Tamam gitme batsın o markalar. Kaç kişinin işsiz kalabileceği hakkınızda bi fikriniz var mı? Hele ki böyle çok kötü bir ekonomide. Yani amacınıza ulaştığınızı  düşünelim. 

O eylemlerde bi kişi bomba koysa kaç kişinin öleceği hakkında? Gezi olaylarından sonra benim bi gencin daha piyonluğuna alet olduğum bi eyleme gitmeye daha ciğerim kaldı. Buna alet olmayacağım. AKP karşıtı olmam daha azını yapıyor diye diğerini övebileceğim anlamına gelmiyor. Hayata bu kadar basit bakabilmem söz konusu olamaz.

Bu şeye benziyor. Bir evlilik yaptın, sürekli şiddete maruz kalıyorsun. Boşandın kurtuldun. İkinci evliliği yaptın bu sefer de surekli şiddete uğruyorsun. Herkes sana boşan diyor ama sen, 'en azından diğeri gibi dövmüyor, boş ver' diyorsun.

Bir de eyleme gitmeyip bir şeylere paylaşanlara agresiflik var. Sinir bizde atasporu olmuş. Klavye delikanlısı diye bi kavram çıktı uzun süredir. Sanki eyleme giden savaşa gidiyor. Her gün kahvaltısını yapıp uygun bi saatte topluluğa karışmayı bi kahramanlık sanıyor. Yapmayana kızıyor. Bu da başka bi iktidar zehri. Her gün aşk filmi izlersen, dışarıda hayatının aşkını ararsın her gün. Bunu bir amaç yaparsın.

Uzun süredir yazmıyordum. İyi geldi :) Öykü yazma işine yıllar sonda dönme fikrine geleyim bari özlemişim. Kimse sonuna kadar olmayacağı için böyle uzun uzun yazdım. Üzgünüm ama burası hiçbir zaman demokratik bi ülke olmadı olmaz da. Derin devletin olduğu hiçbir ülke bunu göremez. Umudu siyasette değil insan olarak kendi içinizde arayın. Siyaset insanı pisleştirir. 

Hiçbir zaman bi Norveç olamayacak burası. Hiçbir şey yapmama noktasına gelme değil demek istediğim ama bunlarda çok komik. Ne isimler geldi. Bi ara Demirtaşlar vardı dedik ülke terörü bitiriyor herhalde. Her gün dinlerdim. Böyle dönem dönem isimler geldi geçti. 

Siyasetin muhteşem tiyatrosuna kimsenin aklı ermez. Ermesi için o kadar pis olmayı kabul etmek lazım. Ben artık gerçekliğe bakıyorum. Özellikle Hatay depremi bana çok şey gösterdi. Hayatınıza bu kadar siyaset sokmayın. 

Ölüm var, belki enkazın altında belki nakil bekleyen hastane odasında. Hayatınız eskort mu hacı mı kurtarır bilemezsiniz. İnsan minnet duyacağı insanı seçemeyebilir. Hatta o yüzden beddua bile etmeyin, Hayatın hayal gücü sizden daha yüksek.