10 Ekim 2017 Salı

İnsan "her neyse"dir

Karanlık kutu gibi bir oda, tepemde sarı bir ampul, saat başı yediğim tokat ve göbeği masanın üzerine yığılmış, ağzı leş gibi kokan adama derdimi anlatmaya çalışıyorum. Gerçi dün de ağabeyimden tokat yemiştim ama hiç tanımadığın hele de karşındaki polis olunca insana korku basıyor biraz. 

Korku da demeyim de, hani sevdiğin kızın babası vursa yığılsan kalsan tek laf edemezsin ya keşke öyle bir durumda olsaydım şimdi. Elifim ne yapıyor acaba? En büyük kızım, anasına benziyor hiç konuşmaz ama sayar beni. Sevip sevmediğinden şüpheliyim. 

Diğer iki kızım daha küçük olduğundan henüz babasının hayırsızlığını çözebilmiş sayılmazlar. Seviyor sayılırlar yani. Az büyüsünler anaları dolduruşa getirir, onlar da sevmezler artık beni. Üniversitedeki aşkımdan sonra iyi bir koca olamayacağımı biliyordum, ki bunu evlenerek kanıtladım fakat hep iyi bir baba olmak istedim onu da beceremiyorum. 

- Komiserim ne oldu yanından sorgu odasından ayrılmışsınız.

- Bu kodumun ibnelerini bize sayıyla mı veriyorlar lan? Sabahtan beri saçma sapan laflar ediyor. Şiir kitabını hatim etmiş de gelmiş pezevenk sanki. Hayatımda bildiğim atasözleri, onu da kaynanamın arkasından söylerim. Lan bu kavadın dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum. Elim morardı adamı vurmaktan bu puşt hala serenat. Sana bir şey diyeyim mi aklı olan polis olmaz. Bak yemin ediyorum. Şerefsizim bıktım.

- Amirim telefonunuz çalıyor.

- Alo kızım Zeynep? Babacığım unutmadım tabi, sabahtan beri sana hediye bakıyorum. O dev bebeklerden işte dedin ya ondan alacağım diye İstanbul'da gezmediğim yer kalmadı. Birazdan geleceğim eve. Parasını vereyim artık sen alsan olur mu meleğim? Tamam canım kızım benim, baban hemen gelecek...

- ?

- Ya Ali bizim kızın doğumgünüydü bak bu serseriler yüzünden gene unuttum. Artık çocuk üzülmüyor da, "peki baba, tamam baba" dedi kapadı. İçerlendi kesin. Ben eve geçiyorum. Siz de şu Sedef hanımı çağırın. Baksın şunun icabına. Bu psikologlar da deli zaten. Ancak o anlar bunun dilinden. Sabah konuşuruz. 

- Haber verdim amirim gelir birazdan. Hah geldi. Sedef hanım buyurun lütfen.

- Merhabalar. Kusura bakmayın geciktim biraz.

- Rica ederiz. Bu amirimiz Sadık bey, psikoloğumuz Sedef hanım.

- Merhaba Sedef hanım, memnun oldum. Sabahtan beri bu adamla uğraşıyoruz biliyorsunuzdur olayları bir konuşun, ne yapın edin itiraf ettirin. Artık yaşlandım da yemin ederim elimde kalacak.

- Siz merak etmeyin. Bundan sonrası bende. Ben sorgu odasına geçeyim. İyi geceler.

Psikolog Sedef ve katil Adnan...

- Adnan bey merhaba ben Sedef. Psikoloğum biraz konuşalım mı?

- Katil olduktan sonra şimdi de deli damgası mı yiyiyorum?

- Ben sadece sizinle konuşmak istiyorum. "Belki iyi gelir" diye bir cümle vardır ya, ya da onun gibi bir şey. Öyle bakın lütfen siz de. Olay, durum belli aslında. Siz de inkar etmiyorsunuz ama her şeyin bir nedeni ya da nedenleri var değil mi? Ben sizinle işte tam da bunları konuşmak istiyorum. Belki zamanında yeterince konuşabilseydiniz şimdi burada olmadınız.

- Evliyim ve çocuklarım var. Bunun dışında bir de yıllardır devam eden bir ilişkim vardı. Onunla evlenebilmek için senelerdir annemin ölmesini bekliyorum. Baktım öleceği yok ben öldüreyim dedim. Bu kadar! Artık ne yapacaksanız yapın ben çok sıkıldım çünkü.

- Bu kadar basit yani? Ben burada çocukluğunuza kadar inmeye gelmedim. Sadece olayı biraz daha açalım istiyorum. Katil olmak sizi doğrudan kötü yapan bir eylem değil. Önce kendinizi suçlamaktan vazgeçin. Konuşmaya böyle başlayalım isterseniz. Unutmayın ben de dahil her insan katil olmaya meyillidir aslında. 

Doğamızda var bu, bir yerde hayvanlardan farkımız yok. Onlar yaşamak için biz ise işte bilirsiniz her şey bir anda olur. Bu hedef bazen kendimize atılan bir kurşun bazen de sevdiklerimiz ya da tanımadıklarımız olabilir. Şimdi ilk "neden?" sorusuyla başlayalım.

Fakat deminki gibi basit bir cevap beklemiyorum sizden. İnsan annesini neden öldürür? İyice düşünerek yanıt verin. Korkmayın aksine korkunuzu sevin. O size kim olduğunuzu anlatacak. Önünüzdeki çay soğumuş sanırım bir şeyler içer misiniz? Kahve veya çay ya da herhangi bir şey?

- Çay soğuyunca ve biraz böyle kalınca aynı önümdeki gibi bayatlıyor. Birini beklemek de böyle, bayatlıyor artık ve soğuyorsun ondan. Benim bir şeyleri söylemek için çırpındığım gecelerde siz yoktunuz küçük hanım. Ama başlayalım bakalım. Benim sorunum yalnız ölmekten korkmak. Babam gibi çekerek ölmek de istemiyorum. Sürünmek istemiyorum. 

Hani bazı kadınlar vardır ya vakitsiz gelenler ölümlere karşı şu makyajsız gezmeyen. İşte bende de erkek versiyonu var. Sevilmeme, unutulmak mesela... Kimse beni unutsun istemiyorum ve çok yalan söylüyorum. Çok çok ama... bunlara kendimi inandırmaya başladıktan sonra iyi biri olduğuma da kendimi inandırınca etrafımda herkese nasıl hangi ara zarar verdim hatırlamıyorum. Çok kalp kırdım ama annemi öldürmek istememiştim. 

Kırkbeş günde evlenmeye karar verdim sonra bunu beceremediğimi, hayalimdeki kadının o olmadığına karar verdim. Tuhaf olan ne biliyor musun yine olsa yine onunla evlenirdim. Çok iyi bir kadındı, anneme benziyordu. Beni aldatacak biri değildi, iyi bir anneydi. 

Al evlen işte öyle bir kadın. Onu hiç hak etmedim, bunun için de uğraşmadım. Bunu nasıl anlatacağımı bilemiyorum ama her insanın özellikle de erkeklerin hayalinde bir kadın imajı vardır. Genelde hayaldir, hiçbir zaman da o kadını bulamayız. Bir kere bulmuştum ama. O kadar çok yaklaşmıştım ki...

- Bir dakika oraya daha sonra geleceğiz. Önce şunu anlayalım. Evlendiniz, mutsuz oldunuz sonra? Uzun yıllardır şu ilişkiniz olan kadın? O ne zaman girdi hayatınıza.

- Evlendikten iki yıl sonra filan. Evliliğimin en kötü zamanlarıydı. Bana çok yardımcı oldu. Sonra bir ilişki içine girdik. Sevdik, kavga ettik, ayrıldık, barıştık, değiştik. Sonra çok değiştik gerçekten. Ona hiç aşık olmadım. Sevdim ama gerçekten. Esas sevdiğim kadın üniversitedeki ilişkimdi. 

Onun ahını aldım galiba. Bir anda terk edip gittim. Tuhaftır annem yüzündendi bak. Annem istemedi onu hiç. Ben de ki etmeden kızı bir anda bıraktım. Boktan bir hayatı oldu. Onunkini de kendi hayatımı da siktim resmen. Evliyken olan ilişkimin en sevdiğim tarafı ise hep sabit olmasıydı. 

Hayatımda durabilen tek şey oydu. Onu da çok aldattım, çok yalan söyledim gerçi. Affediyordu. Değiştik demiştim ya, o gerçekten çok değişti. Ben hep aynı piçtim ama o... ne bileyim... Yaşamayı seven biriydi. Parayı, lüksü, güzel yaşamaya fazla hayrandı.

Ben de elimden gelenin fazlasını yaptım ona. Çoğu kadına ama. Benim kadınları hayatımda tutmak için hep bir şeyler yapmam gerekti. O yüzden üniversitedeki o kız başkaydı. Beş parasızdım, öyle iyi de giyinmezdim ama beni severdi. 

Neyse bir gün şey oldu. Anlamadan oldu gerçi aşık oldum. Gerçekten hayalimdeki kadındı o, o kadar yaklaşmıştım ki... Her şeyi mahvettim. Onunla ilgili kalbe dahil ettiklerim benim mayamdı artık. Yalanla başladım. Çok yüce gönüllü bir kızdı. Saftı, şapşalın tekiydi hatta. Çok iyi bir yalancıydım ama zaten onu kandırmak çok kolaydı. 

Benden sonra ona çok dua ettim yine kandırmasınlar diye. Benden korkmasına gerek yoktu ama başkaları zarar verebilirdi. Çok güzeldi, böyle aktirislere benziyordu. Vücudu Fransız, yüzü Latin kadınıydı. Onu kaybetmekten çok korkuyordum. Ki malum bensem mevzu her şeyi paramparça edecektim elbette. Ama biliyor musun onda bile onu suçladım.

- Tam olarak neden ayrıldınız?

- Dedim ya yalan söyledim. Önce burada kırıldı. Benim de bazı yalanlarım vardı. O diğer kadınla ilişkim devam ediyordu. Önce onu idare etmesi konusunda bir sürü hikaye anlattım. Sonra yalanlar söyledim. Önce evli olduğumu öğrendi, ardından geçmişimdeki pisliklerimi. Aslında bir tanesini duydu ama öğrendimki birçoğunu de öğrenmiş. O da gitti. Ben savaşmadığı için ona hep kızdım. Size bir şey sorabilir miyim? Biraz kişisel ama...

- Sizce aşık insan savaşmaz mı? Bence o kız bana aşık değildi. Olsaydı kaçmazdı, kaçamazdı ki.

- Bu kadar anlattığın şeyi baz alırsak ve bunu onun da bildiğini düşünürsek sence sen açacağın onca belaya değer misin? Bir laf vardır, görülmemek için gözlerini kapayan çocuklar gibi yapma. İtaatsizlik günahını işledikten sonra Adem saklandı. Buraya gelmeden önce sosyal medyanı buldum. Biraz baktım da puro seviyorsun sanırım. Şapka puro filan ilginç. 

Senin gibi böyle adamların bir avantajı vardır. Nasıl hissettiklerini anlamak zordur yani. Dediğiniz şu aşık olduğunuz kız, sessizce gitmeliydiniz peşinden. Kalpleri bilinmeyene daha dayanıklı olur. Zira kalpleri olmasa daha çok dayanırlardı.

- Onun için neler yaptım ben. Bir aylık ilişki için kum saatini tersine çevirdim ben. O küçük orospu birden gitmeseydi. Ben de diğer ilişkime dönmezdim. Döndüm o da evlenme şartını koştu. Evlenemezsem o da giderdi. Hem giderse başkasıyla evlenirdi. O kadar yıllık emeği başka puşta yedirecek değildim. Egoluyum amına koyayım evet. 

Karımı da boşayasım yoktu. Evlat verdi o bana anlıyor musun?? Bana ait kadınlar benden kalmalı psikolog hanım. Her şey o küçük orospunun basit bir mesajla beni bırakmasıyla başladı. Şimdi anam da hayatta olurdu hem.

- Sürekli kendi hatalarınız için başkalarını suçlar mısınız böyle? Bu bir mizaç mı?

- Vicdan ağır yüktür, kaldırabilen daha da olmamıştır. Ne kadar onurlu, gururlu, merhametli gibi davranırsam o kadar yaşayabilirim. Yoksa çoktan dayanamaz intihar ederdim. Kızlarım var benim, bana ihtiyaçları var. Daha hata yapacak yaşa gelmediler. İntihar etme gibi bir lüksüm yok. Yöneldiğin kimsenin bilmediği bir çıkıştır. Bak! içime işleyen acıyı size değil bir suya bırakmayı öğrendim. Dal olmaktan vazgeçeli çok oldu. 

Bundandır ki ne bir ağacım var bana benden ne de çiçek açacak benden. Aşık olduğum kız öyle biriydi ki, desen birlikte dünyayı değiştirebileceğimize inanırdı. Öyle hayalperestti. Ah be yavrum giydiğin pelerin uçurmuyor seni diyemedim. Ben de onun gibi çocuklaştım. Çocuk oldum. Bu yaşlarda insan aşık olunca gençleşiyor cidden. Daha da olmazdı zaten ki şu andaki vaziyete bakınca artık olacağı varsa da olmaz.

- Yani sen başına gelen her şeyden o kızı sorumlu tutmaya devam edeceksin. Ne güzel nefret etmek için de adını "küçük oropsu koymuşsun." Haber aldın mı hiç ondan.

- Sosyal medyadan oradan buradan işte bazen. Yüzünü göremedikten sonra neye yarar. Bazı yazılarını okuyordum arada. Birinde şey yazıyordu: "Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir.

Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda." Herhalde karşımda olsaydı onu gebertirdim. Bu konuda ciddiyim. Hangi pezevenge lan bu gönderme dedim. Benden başka kimi sevebilirsin sen?? Benim gibi seven kaç adam var lan dünyada??

- Olamaz mı olabilir. Hem ne güzel işte. Bitmişse bitmiştir. İnsanların hayatlarına devam etmesi senin için neden bu kadar sorun?

- Ben devam etmesinler demiyorum ki. Ama beni unuttukları tek günleri de geçsin istemiyorum. İşte benim sorunum bu anlamıyorsun. Yoksa bir yumruğu havada öpmek gibi hedeflerim var benim. Dövüşmemiz mümkün değil. 

- Ben gayet iyi anlıyorum da senin anlamadığın şu ki; aynı anda her şeye sahip olamazsın. Aynı anda her şeyi çok iyi yapmak gibi bir şey bu. Yapamazsın işte, olmaz yani. Hatta bazen öyle yalnız olmalısın ki, sabahları kendine uyan diye ısrar edip beş dakika diye nazlanıp az deli olmalı insan. Bazen ama her zaman değil. Bazen öyle hallerin de olmalı. İçinde hani üflediğinde altından ne çıkacağını bilmediğin bir toz yığını var. 

İnsan her neysedir aslına bakarsan. Öyle doğar yani. Belirsizliğinin içinde hem çöldür hem heves. Ötekinin değil ben'in hevesidir. Bu kadar yalanın yanında sen sana sadece o inansın istedin. Sevdiğin biri sana inanınca bütün dünya inanmış gibi olur çünkü. Kabalaşmak istemem şöyle bir haline bakınca hani B harfinden notalarla sütyen yapmaya da gerek yok.

- Hahahaha. Çok özür dilerim. Sizden böyle bir laf beklemiyordum. Hanım hanımcık gelmişsiniz karşıma garip geldi de. Biliyor musun herkes merdivenin başından bana doğru koşarken o en alt basamakta bekledi beni. Kırdıysa kırdı kalbimi biliyorum ki yanıma düştü. Bunu anlamam zaman aldı. 

İçten içe onun da bana aşık olduğunu biliyordum. Biliyor musun hiç evlenmedi. Ben ona bir umut sundum. Hikayeler anlattım. İnsana kaderini vaat eden kişiyle karşılaşır ve onu dinlerse ona inanır. Yaşam, sana sunulan bir şey değildir. Genel olarak onu zorla söküp alırsın. Hakkındır. Bunu bilecek kadar zekiydim ama çalışmıyordum. Serin bir rüyanın hatırınadır çektiğim dünya ağrısı.

- Sen mevzu istiyorsun.

- Bitsin mi artık bu konuşma? Belki daha öteye geçmek istemedi yanardı çünkü. Tüm bunları idrak etmem gerçekten zaman aldı.

- Senin için yapabileceğim başka bir şey var mı?

- Sence?