6 Aralık 2016 Salı

Teyzemin Düğünü

Teyzeler için "anne yarısı" derler. Ben teyzemi de anne gibi görmüştüm. Hatta ilk kelimem 'anne' olmuş ama bunu teyzeme söylemişim. Annem bütün gece onu sevdiğimi düşünüp ağlamış. Anneannem ile dedem ölünce teyzem henüz liseye gidiyormuş.

Annem de yeni evliymiş o dönemlerde. Kıyamamış teyzeme yanına almış. Babam da kendi kardeşi gibi destek olmuş. Annemle babam bütün gün işte olduklarından benimle hep teyzem ilgilendi. Ödevlerimi birlikte yapardık. Okuldan çıkınca yemek yiyip annemler gelene kadar deniz kokusu almak için sahile inmek en keyifli zevklerimizdendi.

Hayata dair ne biliyorsam hani azıcık olsa insan olmayı başardıysam teyzemin etkisi bunda büyüktür. Annemle babam özel sektörde çalıştığından cumartesi de genelde evde olmuyorlardı. Babam anneme göre daha ilgili olsa da onları çok az görüyordum. Teyzem üniversiteye de İstanbul'da gitti. Edebiyat öğretmeni çıkacaktı.

Bildiği tüm yazarları, kitapları, şiirleri yani edebiyata özgü ne varsa hepsini benimle de paylaştı. Bir gün aşık oldu teyzem. Öyle çok sevdi ki, yüzünden gülücük eksik olmayan kadını sürekli ağlarken görmeye başladım. "Karşılıksız" dedi bana. İlk anlamadım, bir gün ben de düştüm o dediği şeye ama anladığımda teyzem hayatımızda yoktu.

Eskiden çok dertleşirdik. Ancak bir ara benimle konuşmayı kesti. Eve daha az gelir daha az konuşur oldu. Sadece benimle değil aslında. Kimseyle konuşmuyordu. Bir gün evlenmek istediğini ve kendisini isteyemeye geleceklerini söyledi. Evdeki kimse sevinmedi bu habere. Kimse anlam verememişti çünkü ama ses de çıkarmadık.

Ben sadece biraz kıskanmış olabilirim. Bir ay içinde anlamadan gelinlikle karşımda buldum onu. Düğününe değil de kendi cenazesine gider gibiydi. Sonra ablam etrafta kimse yokken onu kenara çekti. Görünce ben de sinsi sinsi peşlerinden gittim.

Annem "bak istemiyorsan şimdi vazgeçebilirsin. Bir şeyler saklıyorsun bizden. Sevmediğin bir adamla evlenemezsin. Zulümdür bu, bunu kendine yapma lütfen" dedi. Teyzem o kadar çok sinirlendi ki. Sanki hayatının aşkını bulmuş da biz köstek oluyormuşuz gibi davrandı. Bağırdı çağırdı odadan bir hışımla çıktı.

Annem de bir daha konuşmadı. Düğün gecesi teyzemin zoraki gülümsemesi, yanındaki eniştem olacak adamın kasım kasım mutluluktan ölmesi, annem ile babamın millete ayıp olmasın diye mutluluk maskesi takması eşliğinde bir gece geçiriyorduk. İçim acıyordu, gerçekten çok acıyordu.

Sebebini bilsem yerimde bir dakika durmaz düğünü mahvetmek için elimden geleni yapardım. Gecenin sonuna doğru piste bir kadın çıktı. Elinde silah, önce havaya ateş açtı. Herkes bir telaş. Masanın altına saklanan, orayı terk eden... manasız bir kargaşa.

Annem ile babam donakaldı. Sanki biri eliyle zamanı durdurmuş gibi ben de kaskatı kesildim. Orospu diye bağırdı teyzeme. "Sen benim ocağımı yıktın. Çocuklarımı babasız bıraktın. Ben de düğün geceni cehenneme çevireceğim" diye bağırdı. Herkes şaşkınlıktan dilini yutmuş gibiydi.

Ben bile engel olamadım şaşkınlığımdan. Teyzemden bahsediyordu. Bana Ahmed Arif okuyan insan böyle biri değildi, olamazdı. Hiç unutmuyorum bir gece annem ile babam çok kötü kavga etmişlerdi. Çocukluk aklıyla ayrılacaklarını düşünüp içerlemiştim.

Teyzem bana Salah Birsel'den İçi Kapalı Balo şiirini okumuştu:

"Bir ileri üç geri
Üç geri bir ileri
Otursan da kalksan da
Aklında bunu tutacaksın
Yaşam bazlama suratlıdır
Düşünce değiştirir bıkmadan
Sıkı durmazsan bastığına yapışmazsan
Seni olmayacak işlerde çürütür
Niye kızdınsa dün
Bugün de ona kızacaksın
Sallak sullak giyinecek
Sallak sullak hoplayacaksın
Bir ileri üç geri
Üç geri bir ileri
Değişenlere değil
Değişmeyenlere koşacaksın"

Şimdi bu şiiri okuyan kadın... nasıl yani? Teyzem evli bir adamla kaçmaya kalkmış bir gece. Hem de yanına hiçbir şey almadan. Kaçtıkları gece bir kaza olmuş. Adam ölmüş, teyzem ise burnu kanamadan kurtulmuş. Sanırım şu anda da bulduğu ilk adamla evlenmeye kalkıyor ve biz de seyrediyoruz.

Adamın karısı teyzemi ateş ederken o geceki müstakbel kocası önüne atlayıverdi teyzemin. Adam oracıkta öldü. Teyzem iki adamın katili gibi göründü. Düğüne derken hastane, karakol mekik dokuduk o gece. Sonra... bir daha teyzemi hiç görmedik.

Ne bir mektup ne bir arama sorma öyle hiç oldu gitti. Annem nefret ediyor teyzemden. Babam desen ne seviyor ne nefret ediyor. Ben ise çocukluğumun anne yarısını özlüyorum. Hayatımın en hüzünlü kısa hikayesi bu.